Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    'Küçük' sorunlar (4)

    Fatih Özatay, Dr.03 Mayıs 2014 - Okunma Sayısı: 1435

    Türkiye, eğitime ilişkin bir şeyler yapacaksa, uzun yapılacaklar listesinin üst sıralarına mutlaka bu sorunu yazmalı.

    İki lafın arasında “abla (abi) her şeyin başı eğitim” diyen bir ulusun çocuklarıyız. Eğitim düzeyimize bakınca, “nasıl oluyor da bunca eğitim vurgusu yapılan bir toplumda eğitimin düzeyi bu kadar düşük oluyor” diye düşünmeden edemiyor insan. 

    Türkiye’de çok kötü doktora programları var. Lisans düzeyi bilgilerin anlatıldığı, o düzeyde kitapların okutulduğu programlardan doktora derecesi alınabiliyor. Sonra birkaç ‘uyduruk’ çalışma, bilemediniz üç denemeden sonra doçent olunuyor. Profesörlük, beş yıl sonra (bürokratik kadro sorunu çözüldükten sonra) otomatik. Sonra bu arkadaşlar kendi alanlarında yeni doktora derecesi dağıtıp, doçent adaylarının sınavlarına girip onları değerlendiriyorlar. 

    Türkiye, eğitime ilişkin bir şeyler yapacaksa, uzun yapılacaklar listesinin üst sıralarına mutlaka bu sorunu yazmalı. Çözmesi üstelik zor değil. Oturup aylarca kafa patlatmaya gerek yok. Bir: Gecekondu doktora programları derhal kapatılacak. İki: Dünyanın en iyi doktora programları için yayınlanan listeler var. Onlardan belli sayıda üniversite seçilecek. Mesela ABD’nin falanca alandaki en iyi kırk üniversitesi, İngiltere’nin ilk beşi, Türkiye’nin falanca ve filanca üniversitesi gibi. Bunlara her yıl çok sayıda başarılı öğrenci, burslu ve mecburi hizmetli olarak yollanacak. 

    Bu işi yapan kurumlar var. İlk aklıma gelen örnek, Merkez Bankası. Her yıl üç-dört çalışanını doktoraya, yirmi-yirmi beş kişiyi de master programına yolluyor. Öyle her okula değil. Önceden belirlenmiş az sayıda çok kaliteli okula. Milli Eğitim Bakanlığı da yapıyor. Ancak onlarda ne derece kalite gözetiliyor, bilemiyorum. 

    Burada dikkat edilmesi gereken ilk nokta şu: Çok sayıda başarılı öğrenciyi göndermek ve bu işi her yıl yapmak gerekiyor. İkincisi, sadece üst sıralardaki programlara öğrenci gönderilmeli. Öyle, ‘torpil’ falan da olacak bir konu değil. Sonuçta, o üst sıralardaki doktora programları kendilerine başvuran adayları ince eleyip sık dokuyorlar, herkesi kabul etmiyorlar. Üçüncü dikkat edilmesi gereken nokta ise mevcut gecekondu programlarının mutlaka kapatılmaları gerektiği. Zor bir iş değil. Her alanın önde gelen bilim insanlarından bir komite oluştursanız, size bir bilemediniz iki toplantı sonrası hangi programların kapatılması gerektiğini söyler. 

    Bu dizinin ilk üç yazısında değindiğim kaliteli üniversite ders kitabı basma sorunu hakkında çeşitli tepkiler aldım. Bunlardan biri Efil Yayınevi yöneticisi Sayın Fethiye Çolak’tan geldi. Sayın Çolak, basılacak kitabın maliyetini yayınevince katlanılmaz bir boyuta getirmeden hakem bulmanın zorluğundan söz etti. Başka sorunlara da değindi. Zaten bu nedenle bir teşvik sisteminin gerekliğinden söz etmiştim. İkinci olarak ise Gazi Üniversitesi Vakfı bünyesinde vaktiyle faaliyet gösteren İlke yayınlarının kendilerinin yönetimde oldukları dönemde yirmiden fazla kitap bastığını ve hepsinin hakemlik sürecinden geçtiğini vurguladı. Böyle başka örnekler de olduğunu biliyorum. Ancak sayıca çok azlar. Sayın Çolak’a paylaştığı bu bilgiler için teşekkür ederim.

     

    Bu köşe yazısı 03.05.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır