Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Çandarlı Limanı, 3'üncü köprüden daha fazla önemlidir

    Güven Sak, Dr.01 Mayıs 2014 - Okunma Sayısı: 4209

    Ben bu hafta başı İzmir’deydim. Bana, “Türkiye’nin şehirleri arasında kent ismini en çok hak eden hangisidir?” diye sorsalar, tereddütsüz İzmir derim. İzmir’in yaşanabilir bir şehir olduğunu düşünüyorum. Yaşanabilir şehir tanımım son derece basit: Bir bebek arabası ile sokaklarında şöyle yaklaşık bir kilometre dertsiz tasasız dolaşabileceğiniz şehri ben yaşanabilir bir şehir olarak görüyorum. İzmir bana işte öyle bir yer gibi geliyor. Sokaklarında dolaşılabilecek çocuk dostu bir kent olduğu kanaatindeyim. İzmirliler böyle bir şehirde yaşadıkları için hepimizden daha fazla mutlu olmalılar. Peki, İzmirliler mutlu mu? Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayımladığı, mutluluk anketi sonuçlarına göre İzmirliler Türkiye ortalaması kadar mutlu. Ne bir eksik, ne bir fazla. Önce bana garip geldi ama rakamlara biraz daha yakından bakınca bir başka eğilimi görmek mümkün: İzmirliler yaşlandıkça mutsuzlaşıyor. Yoksa gençlerin hepsi, Türkiye ortalamasından daha fazla mutlular. Neden böyle? Neden İzmirliler hayata mutlu başlayıp, yaşlandıkça mutsuzlaşıyorlar? Neden hayata daha mutlu başlayan İzmirliler hayat gailesi ile giderek mutsuzlaşıyorlar? Müsaade ederseniz, birkaç tespit yapmak isterim.

    Önce grafik. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bir süre önce bir yaşam memnuniyeti anketi yayımladı. Anket Türkiye çapında yaklaşık 129 bin kişi ile konuşularak yapılmış. Kocaman bir veri seti yani. TÜİK uzun bir süreden beri böyle yerel veri yayımlamadığı için daha da değerli. TÜİK hala bu anketin verilerini daha ayrıntılı analizler için kullanıma açamadı. O nedenle şimdilik ilk açıklanan veri kırıntıları ile idare ediyoruz. Buna göre, İzmirliler yaşlandıkça depresif oluyorlar. İzmirlilerin depresyonu 35 yaşından itibaren başlıyor. Hayatın ilk yıllarında Türkiye ortalamasından daha mutlu olan İzmirliler, 35 yaşından başlayarak ancak Türkiye ortalaması kadar mutlu olmaya başlıyorlar, sonra yaşları ilerledikçe mutlulukları da giderek azalıyor. Neden İzmirliler yaşlandıkça sanki bir nevi depresyona giriyorlar?

    Grafik 1: İzmirliler Yaşlandıkça daha mutsuz oluyorlar. Neden?

    1

    Ben bunun doğrudan iktisadi nedenleri olduğunu düşünme eğilimindeyim. Konu sanki doğrudan doğruya İzmir’in yatırım iklimi ve İzmir’de iş yapma ortamı ile alakalı gibi duruyor. Bir İzmirli hafta başında “Benim iki çocuğumdan biri Amerika’da, diğeri ise İstanbul’da. İzmir’e geri dönmeyi düşünmüyorlar. Dönerlerse eğitimleri ile uyumlu, dünyaya açık bir iş yapamayacaklarını düşünüyorlar” dedi. İzmir’in derdi burada gibi görünüyor. Zaten İstanbul Sanayi Odası’nın Türkiye’nin 500 büyük sanayi şirketi çalışmasına bakarsanız, İzmir firmalarının sayısının giderek azaldığını görüyorsunuz. 1990’ların başında İzmir’den yaklaşık 60 firma varmış listede, şimdi bu sayı 30 civarına inmiş durumda. Sanayi Anadolu’ya yayılırken, İzmir’in sanayisi başka dala sıçrayamamış görünüyor. Kendini yenileyebilmiş gibi durmuyor.

    Grafik2: İSO 500 içinde İzmir firmalarının sayısı (1993-2012)

    2

    Bu durumu İzmir’in net göç hızı ile ilgili TÜİK rakamlarında da görüyoruz. Adrese dayalı nüfus sistemi nedeniyle artık iç göçler çok daha iyi izlenebiliyor. İzmir eskiden binde 75’lerde net göç alırken, şimdi bu oran binde 3'lere inmiş durumda. Neden? İzmir’e dışarıdan gelenler azalıyor. İzmirliler ise gençliklerini bu yaşanılası kentte geçirip, sonra başka yerlere göç ediyorlar. Türkiye ortalamasına göre çok daha iyi eğitimliler; kadınlar, Türkiye ortalamasına göre daha fazla iş yaşamına katılıyorlar. Ama gelin görün ki, iş olanaklarındaki sınırlılık nedeniyle başka illere gitmeyi tercih ediyorlar. Gençler gelip, Ankara’da İstanbul’da yenilikçi şirket kuruyorlar. Onlarla konuşuyorsunuz, “Ah, keşke bu şirketimi İzmir’de kurabilseydim” diyorlar. Bıraksanız gidecekler ama gidemiyorlar. İş olanakları İzmir’de daha dar.

    Neden böyle? Ben İzmir’in gelişme eksenleri üzerinde İzmirlilerin söz sahibi olmamasının önemli olduğunu düşünüyorum. İzmir’e yapılacak yatırımların Ankara’da kararlaştırılmasının ve de bu kararlar verilirken, İstanbul’un Ankara’nın kayırılmasının önemli faktörler olduğunu düşünüyorum.  Geçenlerde tartışmayı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Gülten Kışanak açtığı için meseleye hakkıyla eğilemedik bana sorarsanız. Türkiye’nin meselesi bir “yerel gelişme kararlarının yerelde, yerel paydaşların katılımı ile verilememesi” meselesidir. Şimdi bana hemen bölgesel kalkınma ajanslarını örnek vermeyin lütfen. Ben ajansların yerelle alakası olmayan, derdi yerelle ilgili olmayan valilere emanet edilmiş olmasının bir büyük hata olduğu kanaatindeyim. Türkiye, kalkınma ajanslarını kurarak bir büyük reform yaptı. Ama idari yapılanmamızdaki sakatlık, ajansları da sakatladı bana kalırsa. Geçenlerde ticaret ve sanayi odaları ile ticaret borsaları camiasında yapılan bir anket bana son derece öğretici geldi. Sormuşlar: “İlinizin bağlı olduğu bölge kalkınma ajansının hazırladığı bölge kalkınma planında iliniz için hangi önceliklere yer verildiğini biliyor musunuz?” diye. El cevap: 81 ilde kanaat önderlerinden oluşan bir topluluğun yüzde 47’si “öyle bir plandan haberim yok” demiş. Kendi ilinizin önceliklerine siz kendiniz karar veremiyorsanız, işte böyle olur. İzmir’in sorunu nedir? İşte budur.

    Şimdi uzman sorusu ile bitireyim. İzmir’in geleceği için en önemli projelerden biri Çandarlı Limanıdır. Ben Türkiye’nin geleceği için bu liman ve İstanbul-İzmir otoyolu projelerinin son derece önemli olduğu kanaatindeyim. Şimdi en son Çandarlı Konteynır Limanı inşaatı ihalesine de bir talip çıkmadı. Biz bu aralar 3. köprü, 3. havaalanı ve de Kanal İstanbul gibi projeleri tartışıyoruz ama Çandarlı Limanını tartışmıyoruz. Hâlbuki bana sorarsanız, hazine garantisi ile desteklenmeyi İstanbul bazlı salt inşaat-arsa rantı projelerinden çok daha fazla Çandarlı projesi hak ediyor. Ama bakın biz onu tartışma gündemine bile almıyoruz. Çandarlı projesini mekânsal planlama ile altyapı yatırımlarını birleştirerek, bir yeni kent inşa etme projesi olarak ele almayı ise hala becerebilmiş değiliz. İzmir’in öncelikleri, İstanbul’un önceliklerinden daha mı az değerli? Hayır.

     

    Bu köşe yazısı 01.05.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır