Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Keşke bu hazine garantileri ile uçak filan yapacak olsaydık

    Güven Sak, Dr.25 Nisan 2014 - Okunma Sayısı: 1819

    Çin'de kamu büyük inşaat da yapıyor, ama havacılık endüstrisi gelişsin diye inşaat yapıyor. Biz inşaat olsun diye inşaat yapıyoruz.

    Kamu-özel sektör ortaklığı projelerini yürüten şirketlerin borçlarının herhangi bir limite tabi olmaksızın Hazine tarafından üstlenilebileceğine ilişkin bir düzenleme yapıldı. Öncelikle ben Hazine Garantisi işinden korkarım. Böyle şarta bağlı yükümlülükler benim kuşağım için, aynı Almanların enflasyon korkusu gibidir. Ama doğrusu ya, bu konudaki düzenlemeyi duyduğumdan beri, bir başka açıdan daha üzüntü duyuyorum. Şimdi sorayım size: Biz bu hazine garantileri ile ne yapacağız? Keşke uçak filan yapacak olsaydık. Havacılık endüstrisini geliştirecek olsaydık. Ama öyle olmayacak. Ne yapacağız? İnşaat. Öyle inovasyon sürecine, sanayinin gelişmesine katkıda bulunacak bir inşaat işi de değil. Biz salt inşaat yapacağız. Bir nevi sanayi için değil, inşaat için inşaat. Son atımlık barutumuzu da inşaat için harcayacağız. Ne yapalım? Haydan gelen huya gider. 

    Peki, ne demek istiyorum sanayi için inşaat derken? Müsaadenizle örneği Çin’den vererek devam edeyim. Çin bu aralar 12’nci Beş Yıllık Plan dönemi içinde: 2011’den 2016’ya kadar hangi sektörleri destekleyeceklerini, planın içine yazmışlar. Plan deyince hemen burun kıvırmayın. Çin’in beş yıllık planlarından üç konuyu takip etmek mümkün oluyor. Birincisi, idare hangi sektörlere, neden önem verdiğini bu planlar araçlığıyla belli ediyor. Bir nevi, özel sektöre yön gösteriyor. İkincisi, seçtiği sektörlerin her biri için önümüzdeki beş yılda ne kadar kamu kaynağı ayıracağını da bu planlarla ortaya koyuyor. Dolayısıyla, özel sektörün gösterdiği hedeflere yürüyebilmesi için yolu da açıyor. Gösterdiği yönün arkasına kamu kaynağını yerleştiriyor. Üçüncüsü, kamu kaynakları ile neler yapacağını da açıklıkla ortaya koyuyor. Böylece özel sektöre sürece nasıl dahil olabileceği, nasıl bir rol üstlenebileceği konusunda da bir nevi yol gösteriliyor. Biz, kendi planlama deneyimimizde ilk aşamada kalıyoruz. Ne oluyor? Ses oluyor ama görüntü olmuyor.

    Çin’in 12’nci Beş Yıllık Planı, havacılık sektörünü 7 temel sektör arasına yerleştirmiş bulunuyor. Buna göre, bu sektöre yatırım için, önümüzdeki beş yılda, 230 milyar dolarlık kamu kaynağı ayrılmış. Amerika ile Çin toprak büyüklüğü açısından aynı büyüklükte. Ama Çin’in nüfusu Amerika’nın nüfusunun yaklaşık 4 katı kadar. Şöyle düşünün: Amerika’nın nüfus açısından Çin’i yakalaması için, göçmen olarak, 110 milyon Meksikalıyı, 200 milyon Brezilyalıyı, Küba dahil Karayiplerde yaşayan herkesi ve de Kanada vatandaşlarının tamamını Amerika’ya alması gerekiyor. Yetmiyor. Çin’e yetişmek için ayrıca 125 milyon Japon ile 155 milyon Nijeryalıyı da Amerika’ya alması gerekiyor. Ve işte bu Çinlilerin büyük bir çoğunluğu daha uçağa binmemişler. Üstelik Amerika ile kıyaslandığında ülke daha dağlık. Havayolu taşımacılığına daha bir uygun yani. Tam da o nedenle, Amerika’da yaklaşık 1000 kadar kocaman havaalanı ve ayrıca binlerce, küçük uçaklar için havaalanı var. Çin’de ise bu nüfusa rağmen yalnızca 150 civarında havaalanı var. 12’nci Beş Yıllık Plan öncelikle havaalanı sayısının iki katına çıkarılmasını içeriyor. James Fallows’un “Çin Havalandı” (China Airborne) kitabını meraklılarına öneririm.

    İki sonuç. Birincisi, Çin dünya ile bağlantısının ne kadar önemli olduğunu biliyor. Biz daha Doğu ile Batıyı sağlam lojistik ağlarla birbirine bağlayamadık ama onlar yapmaya çalışıyorlar. İkincisi, biz daha kamu alımlarında Türk malına yüzde 15 fiyat avantajı kuralını uygulatamıyoruz. Aleme nizam veriyoruz ama kamunun kendi mal alımlarının yalnızca yüzde 7’sinde Türk malına destek olabiliyoruz. Onlar yapıyorlar? Havaalanı yapıyorlar. Lojistik yerel ağ olmadan havayolu taşımacılığı olmuyor. Havaalanı, inşaat şirketlerine iş demek. Ama Çin o havaalanlarını bir havacılık endüstrisine sahip olmak için yapıyor. Aynı anda hem uçak ve helikopter üretimini kamu kaynakları ile destekliyor. Çin kendi Boeing ve Airbus’ı olsun istiyor. Kamu diyor ki, “Havaalanlarını yapıyorum. Çin’in iç hat uçuşlarında kullandığı uçakların sayısını 1500’den, beş yıl içinde 4500’e çıkartacağız.” Doğal olarak, o uçakların yerlisini yapmak isteyenlere de destek oluyor. Uçak yapmak ise bambaşka bir iş. Uçak yapmak demek, çok sayıda mühendis demek. O mühendisleri yetiştirecek okul demek. Çalışacakları laboratuvar demek. Ülke çapında bir lojistik ağ demek. İngilizce bilir kontrol kulesi çalışanları demek. Ama bakın yapıyorlar. Yapabiliyorlar. 

    Çin’de kamu büyük inşaat da yapıyor, ama havacılık endüstrisi gelişsin diye inşaat yapıyor. Biz inşaat olsun diye inşaat yapıyoruz. Ben bakınca üzülüyorum. Keşke biz bu hazine garantilerini enerji verimli bina standartlarına uygun inşaat malzemesi üretecek şirketlere filan vermeyi akıl etseydik diyorum. Teknolojimiz sıçrardı. Bugünün kentsel dönüşüm projeleri torunlarımız için de daha manalı olurdu. Bugün biriktirdiğimiz Hazine garantisi kaynaklı kamu borçlarını öderken, o borçları üstlenerek, geliştirdiğimiz yeni sanayi sektörlerine bakıp hayır duası ederlerdi.

    Etiketler:
    Yazdır