Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Tablo açık; yoruma gerek var mı?(4)

    Fatih Özatay, Dr.22 Mart 2014 - Okunma Sayısı: 1740

    İşin daha ürkütücü tarafı, bu ortalamanın altında yatırım düzeyimizi korumak için bile yurtdışından bol miktarda borçlanmamız gerekiyor.

    Oh ne ala. Oraya beton dök yok buraya beton dök, bol miktarda çılgın proje açıkla, eğitimde fırsat eşitliği sağlamaya, eğitimin kalitesini yükseltmeye, düzgün bir teşvik sistemi tasarlamaya, rant peşinde koşmak yerine araştırma ve teknolojiye yatırım yapmayı özendirmeye falan uğraşma. Ne gerek var? Yoldu, köprüydü, AVM’ydi, uçar bu ülke. İnşallah.

    Yok, elbette yatırım yapmak önemsiz değil. Aksine; bir ülkenin gelecekteki üretim kapasitesini artırıyorsunuz yatırımla. Ve yine elbette yatırım deyince sadece altyapı yatırımları ya da AVM’ler kastedilmiyor. 

    Olsun, ben yine de betonseverlere ‘iltimas geçeyim’. Yatırımların bileşimine bakmayayım. Yatırım düzeyleri açısından Türkiye’yi kendisine benzer ülkelerle karşılaştırayım.

    Karşılaş-tırma grubumda yer alan ülkeler, bu dizinin önceki yazılarındaki ülkeler. Tabloda, bu on dört ülkenin her birinin yatırımının milli gelirine oranının 2008-2012 dönemi ortalaması gösteriliyor. Ülkeleri en yüksek yatırım oranına sahip ülkeden en düşüğüne doğru sıraladım. Çok şükür sonuncu değiliz; ama hiç de yüksek bir yatırım düzeyimiz olmadığı da açık. Kaldı ki tabloda yer almamakla birlikte çeşitli ülke grupları (Latin Amerika, Bağımsız Devletler Topluluğu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika, Kalkınan Asya, Merkezi ve Doğu 
    Avrupa, tüm gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkeler) itibariyle incelendiğinde, Türkiye’nin hem 2008-12 hem de 2002-07 dönemindeki yatırım oranı da bu ülke gruplarının hepsinin ortalamasının altında kalıyor.

    İşin daha ürkütücü tarafı, bu ortalamanın altında yatırım düzeyimizi korumak için bile yurtdışından bol miktarda borçlanmamız gerekiyor. 

    Çünkü yeterli düzeyde tasarruf yapmıyoruz. İşte son on yılda geldiğimiz nokta bu. 

    Kaldı ki, araştırmalara göre, orta gelir tuzağından çıkmak ya da farklı bir ifadeyle, zengin ülkelerin kişi başına gelir düzeyine yaklaşabilmek için yüksek bir yatırım düzeyi yeterli değil. Belirleyici unsur işgücünün eğitim düzeyi. Sürdürülebilir büyüme oranının yükselmesi için hem toplumun eğitim aldığı sürenin belirgin biçimde yükselmesi hem de bu eğitimin kalitesinin sıçraması gerekiyor. 

    Eğitim düzeyimizin ne halde olduğunun son zamanlardaki en açık göstergesi ise, misket oynama çağındaki bir çocuğun mezarına ilişkin söylenebilenler.

     

    Bu köşe yazısı 22.03.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır