Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Avrupa’nın Kırım konusunda, Rusya’yı uyarma ihtimali Türkiye’den fazladır

    Güven Sak, Dr.13 Mart 2014 - Okunma Sayısı: 1481

    Bu aralar yine etrafı o çok bilmiş “Avrupa Birliği, Rusya’ya enerji açısından acayip bağımlıdır. O nedenle, şu Ukrayna krizinde yapabileceği fazla bir şey yoktur. Konuşur. Konuşur. Ama bir hareket yapamaz” yorumları sardı. Memlekette artık gülecek halimiz kalmadığından, böyle cehalet yüklü yorumlar bile beni bir türlü neşelendiremiyor. Biz hem bilmiyoruz, hem de biliyormuş gibi konuşmayı seviyoruz. Biliyormuş gibi konuşurken de, alemi tam da kendimiz gibi zannediyoruz. Bu memleket tedbir nedir bilmediği için garip bir memlekettir. Komploya, şantaja açıktır. Halbuki Avrupa zinhar öyle değildir. Bugünlerde Avrupa’nın Kırım konusunda Rusya’yı uyarma ihtimali Türkiye’den fazladır.

    Doğrudur. 2003 yılında Avrupa yüzde 45 oranında Rus doğalgazına bağımlıydı.  Şimdilerde ise bu oran yüzde 34’e gerilemiştir. Ne olmuştur? Avrupa ülkeleri, kendilerinin, Rus doğalgazına olan bağımlılıklarının farkında oldukları için çare aramışlardır. Rusya’ya olan enerji bağımlılıklarını yüzde 25 azaltmışlardır. Normal devletler böyle yapar? “Vay, bize karşı komplo var” diye ağlamazlar. İşi çözecek tedbir ararlar. Peki, Avrupalı dostlarımız ne yapmışlardır? Birincisi, doğalgazda kaynak ülke çeşitliliğine gitmişlerdir. İkincisi, yenilenebilir alternatif enerji kaynaklarına doğru yönelmişlerdir. Üçüncüsü ise enerji verimliliğine yönelik tedbirlere ağırlık vererek, enerji ihtiyacını azaltmışlardır. Alınan bu tedbirler Avrupa’nın enerjide Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmıştır. Nokta.  Yetmiş midir? Tedbirli olana tedbir bitmez. Şantaja uğramak istemeyen gerektiğinden fazla tedbirli olur. Avrupalılar ayrıca Avrupa’nın doğalgaz depolama kapasitesini geçen yıla göre yüzde 20 arttırmışlardır. Böylece Avrupa’nın doğalgaz depolama kapasitesi bugün için Avrupa tüketiminin yüzde 10’unu karşılayacak bir düzeye yükselmiştir. Yüzde 10’luk depolama kapasitesi demek, yaklaşık iki aylık stok

    bulundurmak demektir. Avusturya gibi daha soğuk bir yer için bu depolama kapasitesi 6 aylıktır. Bu arada, Mart ayı bitmiş, bahar gelmek üzeredir. Rusya kime ne şantajı yapacaktır? Devlet yönetmek işte böyle ciddi bir iştir. Kimsenin Avrupa’ya öyle kolay kolay şantaj yapabilmesi mümkün değildir. Avrupa’da hiç kimsenin “Vay anam, bize karşı Rus komplosu devreye girdi” demesi de mümkün değildir. Yöneticinin beceriksizi yakınır ve kendi hatalarına bahane bulur. Becerikli olan ise çare üretir. Ülkesini şantajdan korur.

    Şimdi gelin bir de Türkiye’nin durumuna bakalım. Birincisi Rusya en yüksek dış ticaret açığı verdiğimiz ikinci büyük ülkedir. Toplam dış ticaret açığı içinde Rusya’dan kaynaklı açığın oranı yaklaşık yüzde 20’dir. 1998 yılında Rusya en yüksek dış ticaret açığı verdiğimiz onuncu büyük ülkeydi, bugün ise ikincidir. Bakın gördünüz mü, Rusya’ya olan bağımlılığımız azalmamış, artmıştır. 
    İkinci olarak baktığınızda, Türkiye, Rusya’ya doğalgazda orantısız biçimde bağımlıdır. 2000’lerin başında enerji ihtiyacımızın yüzde 8’ini Rusya’dan karşılıyorduk. 2010’da bu oran yüzde 31 oldu. Ne oldu? Arttı.

    Üçüncüsü, Türkiye’nin doğalgaz depolama kapasitesi yoktur. O ne demektir? İhtiyaç duyulan doğalgazın iletiminde bir kesilme olduğu gün, Türkiye’nin bir yerleri donar. Bizim yöneticilerimiz tedbirsizdir. Avrupa’nın yöneticileri tedbirlidir.

    Dördüncüsü, Avrupa’da doğalgazda ithalata yüzde 99 oranında bağımlı olan ve aynı zamanda elektrik üretiminin yüzde 44’ünü doğalgazdan sağlayan başka ülke yoktur. Rusya doğalgazı olmazsa, Türkiye’nin elektrik üretme kapasitesi yaklaşık üçte bire düşer. Beşincisi, bir birim üretim için gerekli enerji miktarı 2000-2012 döneminde Türkiye’de sadece yüzde 7 azalmıştır. Enerjide bizim gibi dışarıya yüksek oranda bağımlı İrlanda ve Japonya’da bu oran sırasıyla yüzde 26 ve 20 olmuştur. Ülkemizde, enerji verimliliği konusunda gerekli yasal idari altyapı hala sağlıklı bir biçimde kurulamamıştır. Türkiye, enerji verimliliği ile yeni elektrik santralı ihtiyacını azaltacağının daha hala tam olarak farkında değildir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme konusunda da özel sektöre gerekli müşevvikler hala tam olarak sağlanabilmiş değildir. Türkiye, son on yılda enerji ihtiyacını karşılamak için gereken kaynakları çeşitlendirmekte, Avrupa kadar başarılı olamamıştır.

    Peki, bu hesapta Rusya’nın bir ağırlığı var mıdır? Yoktur. Rus ekonomisi o kadar yerle yeksan bir haldedir ki, Rusya’nın Avrupa’ya mümkün olduğunca fazla doğalgaz satması kendi yararınadır. Ruslar, Avrupa’ya değil şantaj yapmak, doğalgaz satamazlarsa, Rus pazarı kurur. O pazar kurursa, bu bizim için de iyi olmaz. Ruslar Avrupa’ya şantaj yaparlarsa, önce kendileri sonra da biz zararlı çıkarız.

    Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde atacağı her adım, Türkiye için iyidir. Açıktır ki, memleketin idari kapasitesi halen yeterince gelişmemiştir. Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde hiç durmadan adım atması, öncelikle ve en çok Türkiye’nin yararınadır. Enerji bağımlılığı ile ilgili bir karşılaştırma, yöneticilerimizin Brüksel’deki muadilleri ile daha fazla birlikte çalışmasının Türkiye’ye yalnızca fayda sağlayacağını göstermektedir. Daha öğreneceğimiz çok şey vardır.

    Şantajlara dayanıklılığın yolu, kırılganlıklar konusunda hazırlıklı olmaktır. Bir yandan kırılganlığı artırmak, bir yandan da etrafa efelenmek olmaz. Avrupa’nın Kırım konusunda açıklıkla konuşma ihtimali, Türkiye’den daha fazladır. Bu rakamlar bana öyle söylüyor. Kırım Tatarları, bizim korumamız altında olduğuna göre, bu da ayıptır.

     

    Bu köşe yazısı 13.03.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır