Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Tablo açık; yoruma gerek var mı?(3)

    Fatih Özatay, Dr.08 Mart 2014 - Okunma Sayısı: 1889

    Bu suni büyüme rakamı, 'nasıl da başarılı olduk' faslından propaganda amacıyla sık sık kullanılıyor.

    Gelin bugün Türkiye’nin işsizlik oranını ve kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) artışını bir grup ülkeyle karşılaştıralım. Bu grup herhangi bir grup değil; bu dizinin ilk yazısında enflasyon düzeylerini karşılaştırdığım ülkeler. Aynı zamanda ABD Merkez Bankası’nın “uygulamakta olduğum para politikasından olumsuz yönde en fazla hangi ülkeler etkilenecek” sorusuna yanıt arayıp, ABD Kongresi’ne sunduğu raporda bu soruya yanıt verirken kullandığı ülkeler. İşsizlik ve kişi başına büyüme oranları o karşılaştırmada yok. Bakalım o göstergeler açısından 2012-13 döneminde halimiz nice. Tabloda ülkeleri önce 2013’teki en düşük işsizlik oranından en yükseğe doğru sıraladım. Sonra da en yüksek büyüme oranından en düşüğe doğru bir sıralama var. Buradaki kişi başına GSYH düzeyinin, satın alma gücü paritesi ve sabit dolar fiyatları ile ölçülen GSYH için olduğunu belirteyim. Böyle yapılmazsa komik büyüme oranları çıkabiliyor. Mesela 2002 sonundan 2012 sonuna kişi başına reel GSYH 1.4 kat (yüzde 40) arttı. Oysa cari kurlarla ve satın alma gücü dikkate alınmadan dolar cinsinden ölçülürse kişi başına milli gelirimiz aynı dönemde 3 kat (yüzde 200) yükselmiş gibi görünüyor. Bu suni (son zamanların deyimiyle GDO’lu) büyüme rakamı, ‘nasıl da başarılı olduk’ faslından propaganda amacıyla sık sık kullanılıyor. Yüzde 40 gerçek büyüme nerede yüzde 200 nerede; geçiniz derim.

    Öncelikle bir uyarı: Bazı ülkelerin işsizlik oranı hiç inandırıcı değil. Mesela Tayland; çok düşük. Yine de bir fikir veriyor tablodaki rakamlar. Türkiye, bu ülkeler arasında en yüksek üçüncü işsizlik oranına sahip. Büyüme karşılaştırması da bizim açımızdan sevimsiz. 2012’de en düşük ikinci, 2013’te ise en düşük dördüncü kişi başına büyüme oranı bizde.

    Yazının başlığına uyup daha fazla yorum yapmayacağım. Sadece bir hatırlatma ile yetineyim. Bu rakamlar artık geçmişin rakamları. Son zamanlarda demokrasiden giderek uzaklaştığımız dikkate alınırsa, bu kötü eğilim sürecek olursa bu rakamları çok arayacağımız gün gibi aşikâr.

     

    Bu köşe yazısı 08.03.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır