Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Belagat ile ekonomik sorunlar çözülmüyor

    Fatih Özatay, Dr.22 Şubat 2014 - Okunma Sayısı: 1381

    Türkiye gibi ülkeler, boş övünmeyi bir tarafa bırakıp kırılganlıklarını azaltmak için ellerinden geleni yapan ülkeler karşısında dezavantajlı durumdalar.

    Bir ülkede mal ya da hizmet üretmek üzere yatırım yapmak isteyen yabancılar o ülkenin ekonomik durumu hakkında fikir sahibi olmak için işlerine gelen istatistiğe bakmıyorlar. İşlerine yaran istatistikler ile ilgililer. Mesela, “on yedinci büyük ekonomi, yüksek nüfus, büyük pazar” falan kesmiyor onları. “Rüşvet ve yolsuzluk açısından durum ne?” ve “Hukuk sistemi gelişmiş demokrasiler düzeyinde mi?” sorularının yanıtları özellikle çok önemli. Zira karşılaşacakları önemli sorunları çözmek için ‘ahbap-çavuş’ ilişkisi sağlamaya çalışmak onlar için hem büyük zaman hem de para kaybı. Tıkır tıkır işleyen ve gelişmiş demokrasilerdeki düzeyde bir hukuk sistemi bu açıdan yaşamsal. Kurumsal yapının temellerinin sağlam ve şeffaf olmasını istiyorlar. Öyle her akla geldiğinde oyunun kurallarının değişmesi, onların eski kurallara göre yaptıkları hesapların alt üst olması demek çünkü. Elbette geldikleri ülkede, işgücünün niteliği de önemli onlar için. Çalıştıracakları insanların düzeyleri kârlarını yakından etkileyecek çünkü.

    Bu listeyi uzatmak mümkün ama gerek yok. Açık ki hem bu ülkeye mal ve hizmet üretmek için gelen (doğrudan) yabancı yatırım düzeyinin düşük olmasında hem de kendi insanlarımızın gerçekleştirdikleri yatırım düzeyinin gelişmekte olan ülkelere kıyasla az olmasında yukarıdaki unsurlar açısından Türkiye’nin pek de olumlu sayılmayacak bir konumda bulunmasının rolü var. Bu unsurları ölçmeye çalışan uluslararası çok sayıda çalışma mevcut. Mesela yolsuzluk endeksleri, iş ortamı endeksleri, eğitimin kalitesi ve niceliğini gösteren çalışmalar. Ülkeleri sıralıyor bu çalışmalar. Hafta sonu sıralamalardaki yerimizi ‘kör gözüm parmağına’ şeklinde verip içinizi karartmaya gerek yok. Zaten bir süredir yeteri kadar içimiz karardı.

    Yönümüzü mal ve hizmet üretmek için gelen sermayeden, tahvil ve hisse senedi gibi finansal yatırım araçlarını satın almaya gelen sermaye ile şirketlerimize ve bankalarımıza verilen dış borçlara çevirince biraz daha farklı bir durum ortaya çıkıyor. Özellikle finansal akımların oldukça kısa vadeli olanları, mesela birkaç aylığına yüksek getiri elde etmek için gelenleri, yukarıda değindiğim ‘derin’ yapısal meselelerle mal ve hizmet üretmek için gelen sermaye sahipleri kadar ilgilenmiyorlar.

    Bırakın bu derin yapısal sorunları, bir ülkenin kısa vadeli borçlarını ödeme kapasitesine bile gözlerini bazı koşullar altında kapatabiliyorlar. ‘Her zaman’ değil, ‘bazı koşullar altında’. Mesela, kısa vadeli borçlarını ödeme kapasitesi açısından Türkiye’nin bugünkü konumu 2009 sonundaki ya da 2010 ortasındaki konumundan biraz daha iyi durumda. Oysa uluslararası finansal sermaye, o sırada Türkiye’nin kırılganlığını dert etmiyordu. Çünkü gelişmiş ülke merkez bankaları etrafa bol kepçe para saçıyor ve faizleri çok düşük düzeylerde tutuyorlardı. Bu para, kırılgan olsa da kırılganlığı had safhada olmamak koşuluyla, daha yüksek getiri sağlayan bizim gibi ülkelere akıyordu.

    Şimdi işler değişti. Özellikle ABD parasal sıkılaştırma sürecinin düğmesine bastı. Bir süre sonra da faiz yükseltmeye başlayacak. Bir de Çin gibi çok büyük bir ekonomide birkaç yıldır tartışılan sorunların daha bir gün yüzüne çıkması sorunu var. Bu ortamda, birkaç yıl öncesine kıyasla bir miktar düşmüş olsa da, mevcut kırılganlıklar çok fazla göze batıyor. Hele bir de size benzer ülkelere kıyasla daha kırılgansanız.

    Vaktiyle boş övünmelerle kıymetli zamanlarını boşa harcayan Türkiye gibi ülkeler, boş övünmeyi bir tarafa bırakıp kırılganlıklarını azaltmak için ellerinden geleni yapan ülkeler karşısında dezavantajlı durumdalar. Yüksek belagat gücüyle işler yürümüyor kısacası. El alem zamanı geldiğinde işine yarayan istatistiği öyle bir görüyor ki şaşırıp kalıyorsunuz.

     

    Bu köşe yazısı 22.02.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır