Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Ekonomi politikası hataları (5)

    Fatih Özatay, Dr.13 Şubat 2014 - Okunma Sayısı: 1375

    'Alo Fatih' olayının yaşandığı bir ülke zengin ülkelerle arasındaki gelir uçurumunu kapatabilir mi?

    Aman ha, ‘Alo Fatih’ ile bir ilişkim yok; isim benzerliği sadece. Olası yanlış anlamaları giderdiğimi umarak hemen şu soruyu sorayım: ‘Alo Fatih’ olayının yaşandığı bir ülke zengin ülkelerle arasındaki gelir uçurumunu kapatabilir mi? Ya da şu soru: Yolsuzluk iddialarının ayyuka çıkmasına karşın, yolsuzlukların güvenilir bir biçimde soruşturulacağına ve soruşturma sonucunda yargıda adaletli bir karar verileceğine hemen hiç kimsenin inanmadığı bir ülke, zengin ülkelerle arasındaki gelir uçurumunu kapatabilir mi?

    Bizim üniversitede ‘zor soru sorup herkesi çaktıran’ hocaya çıktı adım. Bu nedenle, fırsat bulabilirlerse verdiğim dersleri başka öğretim üyelerinden almaya çalışıyor bizim öğrenciler. Benim bir şikâyetim yok; bu sayede az sayıda öğrenci ile hemen her hafta sınavlı ve ödevli ciddi bir ders yapabiliyorum hiç olmazsa. Ama Allah aşkına, yazının girişinde sorduğum soruların neresi zor?

    Soruların yanıtları o kadar açık ki: ‘Hayır, kapatamaz’ şeklinde her iki sorunun yanıtı da. Elbette bir de açıklama yapmak gerekir ki ‘hayır’ yanıtı bilinçli bir şekle mi verildi; anlaşılsın. Yargı sisteminin evrensel hukuk standartlarına göre çalışmadığı ve medyası ağır baskı altındaki bir ülke, yatırım yapmak açısından nasıl bir ülkedir? Böyle bir ülkede, olsa olsa bir punduna getirip şu inşaat ihalesini, yok o olmadı bu inşaat ihalesini kapmaya, imar düzenlemelerinin orasını burasını değiştirmeye çalışır işadamlarının azımsanmayacak bir kısmı. ‘Punduna’ getirmek ise elbette ‘özel maharetler’ gerektirir. Böyle bir ülkede verimlilik, araştırma-geliştirme, yeni ürünler üretmek, teknolojik atılım yapmak falan gibi sözcükler ancak birkaç ‘kendini bilmez’ işadamının sözlüğünde yer alır. Peki, yerli işadamının böyle davrandığı bir ülkeye yabancı yatırımcı gelir mi?

    Elbette diyebilirsiniz ki “Hoca, zaten zengin ülkelerle aramızdaki gelir farklılığını kapatmaya çalışan yok ki, ne dert ediyorsun”. Zaten gelmek istediğim sorun da bu. Bu yazı dizisinin önceki yazılarında dikkat ederseniz hep ‘kısa dönemi’ ilgilendiren ekonomi politikası hatalarından söz ettim. Oysa uzun bir zamandır vahim ve ne yazık ki geleceğimizi esir alan bir ekonomi politikası hatası var.

    Şu: Zengin ülkelerin kişi başına gelir düzeyi ile Türkiye’nin kişi başına gelir düzeyi arasında çok büyük bir fark var. Mesela G-7 ülkelerinin kişi başına gelir düzeylerinin yaklaşık yüzde 30’u kadar Türkiye’nin kişi başına gelir düzeyi. Dahası, bu oran yıllardır pek değişmiyor. Bu sevimsiz tabloyu değiştirmek, öyle faizi artır-düşür, döviz sat-al, borsa indi-çıktı, bütçeyi sık-gevşet falan ile olacak iş değil. Yıllarca sürecek bir yapısal reform hamlesi gerektiriyor. Son yıllarda herhangi bir yapısal reform kararı alındığını duydunuz mu?

    Üstelik, reform hamlesi bir tarafa, olumsuz yönde kararlar var: Mesela, 2001 krizi sonrasının en büyük kazanımlarından biri de yeni ihale yasasıydı. Ne oldu? Onlarca kez değiştirildi; kuşa çevrildi. Mesela, eğitim sistemi: Son on yılda hep sil baştan düzenlendi. Ya da 
    YÖK sistemi: Gecekondu doktora programları hâlâ harıl harıl doktor unvanı dağıtıyorlar. O unvanları alanlar da bir süre sonra doçent ve profesör olup çocuklarımıza ders veriyorlar, dahası yeni doçent ve profesör yetiştiriyorlar.

    Neyse… En iyisi bu diziye son vermek…

     

    Bu köşe yazısı 13.02.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır