Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Merkez Bankası faiz artırmasaydı, S&P geçen hafta ne yapardı?

    Güven Sak, Dr.10 Şubat 2014 - Okunma Sayısı: 2005

    Standard&Poor’s Türkiye’nin kredi notunu değiştirmedi ama memleketin görünümünü negatife çevirdi. Bir nevi “aman, dikkatli olun” dedi. Doğrusu ya, ben memnun oldum. Merkez Bankamız iki hafta önce paralel evrenden aramıza geri dönüp, faiz oranlarını artırmamış olsaydı, bugün doğrudan kredi notumuz düşürülmüş olabilirdi.

    Zaten banka harikalar diyarından aramıza dönüp, faiz artırmamış olsaydı, kur, bugün durduğu yerde, rezervler de bugünkü seviyesinde duruyor olamazdı. Ben, her işte bir hayır vardır demeyi tercih ediyorum. İyi ki, banka, müşterilerinin anlayabileceği dilden konuşmaya geri döndü. Doğru olanı yaptı.

    Bu ilk aşamayı, kredi notunda azalışla değil, görünümde kötüleşmeyle geçirmeyi başarabildik. Merkez Bankamız işlerin daha kötüye gitmesini engelledi, bir nevi hükümete zaman kazandırmış oldu. Not edeyim. Unutmayalım.

    Peki, S&P memleketin görünümünü faiz artışına rağmen neden negatife çevirdi? Madem şimdi Türkiye’ye yatırım yapacak olanlara, “aman dikkatli olun” dendi, önce bizim ne olup bittiğini anlamaya çalışmamız gerekiyor. Ben ortada anlaşılabilir iktisadi bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum. Bu noktada, olup biteni komplo teorileri ile açıklamaya çalışmanın ise, başarısızlığı baştan kabullenmek anlamına geldiğini düşünüyorum. Gelin bakın ne düşünüyorum ve ne görüyorum? 2013 yılı sonunda ya da 2014 yılı başında, Türkiye’nin geleceğine şöyle ya da böyle yatırım yapmış olanların kafasında benim gördüğüm üç temel soru vardı. Bunlardan ilki, merkez bankasının özerkliği ile ilgiliydi: “Banka gerektiğinde, tüm araçlarını, bu arada, faiz artışını da kullanabilir miydi? İkincisi, Türkiye’nin 2014 yılı olası büyüme oranı ve de cari işlemler açığının boyutu ile alakalıydı. “büyüme düşer miydi?” Üçüncüsü ise, iktidar bloku içindeki çatlağın derinliği ve siyasi istikrar açısından olası sonuçları ile alakalıydı. “Türkiye’nin hızlı tedbir alma kapasitesi zayıfl ar mıydı?” Bugün itibariyle, artık ilk soru gündemden kalkmış oldu. Banka, faiz oranlarını önemli ölçüde yükseltebileceğini gösterdi. Geç kaldı. Geç kaldığı için, hareketin boyutu fazla olmak zorunda kaldı. Ama en azından soru şimdilik gündemden düştü. Hareketin gecikmesi, ağızlarda kötü bir tat bıraktı. Bu ilk nokta: Banka hareket etti ve hükümeti daha kötüsünden şimdilik kurtardı. Geleyim ikincisine, kurdaki hareket ve faiz oranlarının da yükselmesi ile birlikte, memleketin 2014 yılı büyüme oranının daha düşük olacağı bir noktaya geldik. Soruyu şöyle sorayım: “Dün yüzde 3’lerde büyüme oranı, yüzde 7’lerde bir cari işlemler açığı birlikte taşınabilir mi?” diye merak ediyorduk. Şimdi ise soru şöyle oldu:

    “Sizce yüzde 2’nin altında bir büyüme oranı ile yüzde 6’larda bir cari işlemler açığını birlikte taşıyabilmek mümkün müdür?” Ben S&P’nin görünümü negatife çevirmesinin bu soruya “Hayır” cevabı vermesi ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Bu da ikinci nokta. Ama bakın burada hükümetin alabileceği tedbirler var. Ben tedbir alanının geniş olduğunu ve bütçede bu amaç için kullanılabilecek geniş bir hareket alanı olduğunu düşünüyorum.

    S&P açıklamasındaki, sert iniş ihtimali ile ilgili değerlendirmenin ve bu kesin “hayır” cevabının yatırımcıların kafasındaki üçüncü soru ile alakalı olduğu kanaatindeyim. Türkiye daha önce hiç karşılaşmamış olduğumuz, cami avlularını doğrudan etkileyen bir derin siyasi ayrışma süreci içinden geçiyor. Beğenseniz de böyle, beğenmeseniz de böyle. S&P ve diğer yabancı gözlemcileri korkutan, iktidar blokundaki bu çatlağın, Türkiye’nin tedbir alma refl eksini ortadan kaldırması ihtimalidir. Bürokrasinin birkaç ay öncesine göre daha yavaş çalışması ihtimalidir. Bu da üçüncü nokta. Dolayısıyla, yılın başına göre bugün insanların kafasındaki üç temel mülahazadan, ikisi hala geçerliliğini sürdürmektedir. S&P kararına bakarken, bunları akılda tutmakta fayda vardır. Kredi derecelendirme kuruluşları zaten ezelden beri cari işlemler açıklarının büyümesini sevmezler. İsteyenler TEPAV’dan Ozan Acar’ın kredi notlarıyla ilgili eski çalışmasına TEPAV internet sitesinden bakabilirler. Ama Allah aşkına bir yandaki grafiğe bakın. Dünyanın en fazla cari işlemler fazlası veren 10 ülkesinin fazlaları 2007-2012 döneminde yarı yarıya azalıyor. Çin buna dahil.

    Türkiye ve Amerika dahil dünyanın en fazla cari işlem açığı veren ülkelerinin ortalama açıkları da yarı yarıya azalıyor. Biz her nedense bu küresel norma uymuyoruz. Her yerde açıklar azalırken, bizimki büyüyor. Milli gelirin Yüzde 5inden yüzde 7sine çıkıyor. Ne oluyor? Dünyayı takmıyoruz. Amerikan merkez bankasının başlatacağı fırtınaya açıkta yakalanıyoruz. Bir de içeride vazoyu çatlatıyoruz. Sonra dönüp S&P’ye kızıyoruz. Hadi canım sizde. Ben Merkez Bankası kararının Türkiye’ye tedbir almak için zaman kazandırdığını düşünüyorum. Not edeyim: Doğru karar vermişler. Yoksa şimdi görünüm filan kötüleşmez, doğrudan notumuz düşmüş olurdu. Nokta.

    tabllo.jpg

     

    Bu köşe yazısı 10.02.2014 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır