Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Ekonomi politikası hatası (2)

    Fatih Özatay, Dr.06 Şubat 2014 - Okunma Sayısı: 1671

    Büyüme oranımız ancak yüzde 4 gibi olacak 2013'te. Kısacası, son iki yıldır 'yüksek cari açık-düşük büyüme' gibi bir derdimiz var.

    Sıra ‘ekonomi politikası hataları’ dizisinin ikinci yazısına geldi. Hatırlarsanız ilk yazıda, ‘an’dan geriye doğru filmi sarıp, ekonomimiz açısından önemli gördüğüm gelişmeleri sıralamıştım. O çerçevede ele almakta yarar var hataları. İlk darbe, 22 Mayıs gecesi o zamanki ABD Merkez Bankası (FED) başkanı Bernanke’den gelmişti. Bernanke, piyasaya verdikleri ek para miktarını azaltmaya başlayabileceklerini açıklamıştı. Bu süreç tamamlandıktan bir süre sonra ise faiz yükseltme operasyonu başlayacaktı. Açıklamayla birlikte Türkiye’de döviz kuru ve faiz sıçradı. Türkiye, giderek artan sayıda raporda, FED’in yeni politikasından en çok etkilenecek ülkelerin ilk iki sırasında gösterilmeye başlandı. Ne oluyordu; kriz mi geliyordu?

    Bu açıklamanın bizim açımızdan kilit önemi şuydu: Yurtdışından yüklü miktarda borçlanmak zorunda olan ülkeler artık eski rahatlıkla borçlanamayacaklardı. Kimdi ‘yurtdışından yüklü miktarda borçlanmak zorunda olan ülkeler’? Başta Türkiye geliyordu, zira cari işlemler açığı çok yüksekti. 2011 yılında gayri safi yurtiçi hasılamızın (GSYH) yüzde 9,7’si düzeyindeki rekor cari açığımızı, GSYH büyüme oranımızı yüzde 8,8’den yüzde 2,2’ye düşürme pahasına 2012’de ancak yüzde 6,2’ye indirebilmiştik. Ne var ki cari açık 2013’te tekrar yükseldi; muhtemelen GSYH’nin yüzde 7,5’i oldu (son çeyrek GSYH verisi yok; o nedenle ‘muhtemelen’). Oysa büyüme oranımız ancak yüzde 4 gibi olacak 2013’te. Kısacası, son iki yıldır ‘yüksek cari açık-düşük büyüme’ gibi bir derdimiz var.
    İşte büyük ekonomi politikası hatamız burada ortaya çıkıyor. Hata daha belirginleşsin diye bir hatırlatma daha: Cari açık, tanımı gereği, toplam yatırımımız ile toplam tasarrufumuz arasındaki farka eşit. Cari açığı yatırım düzeyini düşürerek ve/veya tasarruf düzeyini artırarak azaltmak mümkün. Oysa bizim toplam yatırımlarımızın GSYH’ye oranı gelişmekte olan ülke grubunun üçte ikisi kadar; oldukça düşük, farklı bir ifadeyle. ‘Mecbur kalmadıkça’ bu oranı düşürmek, gelecek yılların büyümesinden ‘çalmak’ anlamına geliyor. ‘Mecbur kalmadıkça’ meselesini dizinin üçüncü yazısında ‘mecburen’ açacağım; şimdilik geçiyorum. Oysa tasarruf oranımız bize benzer ülkelerde gözlenen ortalama tasarruf oranının yarısından da az. Yatırımda iyi durumda değiliz, tasarrufta ise felaketiz kısacası.

    Mademki FED bizim gibi ülkeleri oldukça olumsuz etkileyecek yeni bir politikaya gidiyor ve yine mademki bizim gibi ülkelerde geçmişte yaşanmış krizlerden önce FED’in benzer politikaları kilit rol oynamış, siz ekonomi yönetiminde olsaydınız ne yapardınız? Ne doğru olurdu sizce? Doğru olan şuydu: FED’in açıklamasıyla birlikte kurun ve faizin sıçramasına yol açan ve bizi ‘kırılgan beş ülke’ arasına sokan kırılganlığımız her ne ise onun hemen üzerine ne kadar gidebiliyorsak o kadar gitmeliydik. Yani, cari açığımızı elimizden gelen her türlü araçla azaltmaya çalıştığımızı herkese göstermeliydik.

    Kolay değil ama yapılabilecekler vardı ve biz onları yapmadık. Neler yapılabilirdi? Öncelikle toplam tasarrufun, kamu kesiminin tasarrufu ile kamu dışında kalan kesimlerin (şirketler ve hanehalkı) tasarrufu olduğunu hatırlayalım. Ve Allah aşkına; tüketim harcamalarındaki artışı azaltmak, yani tasarrufu artırmak üzere ne yaptık 22 Mayıs 2013’ten sonra? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kimi Ocak 2014’te kimi de Şubat 2014’te devreye girecek kararlar aldı. Merkez Bankası ise Ocak 2014’ün sonunda faiz artırdı. Her iki karardaki gecikmeye dikkatlice bakın lütfen: Altı-yedi ay arası. Peki, kamu tasarrufunu artırmak için kamu harcamalarını azalttık mı? Aksine çok artırdık yılın ilk yarısında. Bitmedi; gecikme aslında çok daha fazla. Sürdüreceğim.

     

    Bu köşe yazısı 06.02.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır