Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Faiz takıntısı (2)

    Fatih Özatay, Dr.28 Ocak 2014 - Okunma Sayısı: 1605

    Sonuç: Faiz enflasyonun altında ise, tüketimi teşvik edersiniz. Bu koşullarda faizi enflasyonun üzerine çıkarmak tasarrufu artırır, hiç olmazsa daha da düşmesini engeller.

    'Bu defa farklı’. Küresel krizden sonra yayınlanan ve geçmişteki çok sayıda finansal krizi inceleyen bir kitabın adı. “Bakın artık, ülkemizde geçmişte krizlere yol açan falanca nedenler şimdi ortada yok. Bizde kriz falan çıkmaz”. Kitabın adı bu düşünce biçiminden kaynaklanıyor. Mesela geçmişte kamu borcunuz yüksek. Bakıyorsunuz şimdi düşük. Mesela geçmişte bütçe açığınız da yüksek. Oysa şimdi düşük. Ya da ne bileyim; mesela geçmişte bankacılık sektörünüz sorunlu. Şimdi ise sorun olmadığını düşünüyorsunuz bankalarınızda. 

    Başka kırılganlıklarınız olsa bile, geçmişte krizlere yol açan sorunlar şimdi sorun olmaktan çıktıkları için ‘bu defa farklı’ diye düşünüyorsunuz. Yani ülkenizde artık kriz çıkmaz sonucuna varıyorsunuz. Belki gerçekten öyle olduğunu düşünüyorsunuz, belki de aslında alttan alta kırılganlıkların farkında olsanız da bir dilek diliyorsunuz. Her ne ise; tarihte çok sayıda krizden önce bu tip düşüncelerin ortalığı kapladığı görülüyor. En son örneği malum; küresel finansal kriz. Gelişmiş ülkelerde, bu krizden önce, artık ‘krizlere bağışık’ ekonomilere sahip olunduğu düşünülüyordu. Öyle olmadığı görüldü; hem de ne görülme… 

    Geçmişteki çok sayıdaki sorunun çözülmesine karşın hala önemli kırılganlıklarınız varsa, bu kırılganlıkları daha da göze batıcı kılan politikalar uygulama lüksünüz olmadığını hiç unutmamalısınız. İçinde bulunduğunuz ekonomik durumda ‘lüks’ olduğu açık olan politikalar çeşitli nedenlere bağlı olarak uygulanıyor olabilir. Mesela yanlış durum değerlendirmesinden kaynaklanabilir. Ya da ideolojik nedenlerle ortaya çıkabilir. Başka nedenler de olabilir. Nedenleri, uygulayanlar dışındakilerin anlaması mümkün değil çoğu zaman. 

    Türkiye örneğine geçeyim. Çok açık bir ekonomi politikası hatası var ve uzun zamandır bu köşede bıkmadan usanmadan yazıp duruyorum. Üstelik yazdığımı yazanların anında malum tanımlamalarla yaftalandığını bilerek yazıyorum. Umurumda değil. Şu: Cari işlemler açığının çok yüksek olduğu bir ülke, ikinci sınıfta makroekonomi dersi almış her faninin bildiği gibi, gelirine kıyasla çok fazla harcama yapılan bir ülke demektir. Yani, tasarrufu çok düşük bir ülke. Atalarımızın deyişiyle ayağını yorganına göre uzatmayan bir ülke. Bu ülkede faiz haddini enflasyonun altında tutmak, tasarruf yapmak isteyenlere “Deli misin, vade sonunda anaparanın satın alma gücü de eriyecek, git harcama yap” demekle eş anlamlıdır. Yani, cari işlemler açığını daha da artıracak bir politikadır. 

    Dikkat: Çok bilmişlerin hep söyledikleri bir şey var: “Faizi artırarak tasarrufu artıramazsınız”. Gerçekten de bu önermenin doğru olduğu durumlar var. Ama burada söylenen farklı: Enflasyonun altında bir faizden söz ediyorum. Bugün bir televizyon 500 lira olsun. Televizyon almak yerine gidip bir yıl vadeli mevduat yaptığınızı düşünelim. Yüzde 8 olsa mevduat faizi; bir yıl sonunda elinize 540 lira geçecek. Oysa enflasyon yüzde 10 ise, satın almayı bir yıl ertelediğiniz televizyonun fiyatı 550 liraya çıkacak. Paranız o televizyonu almaya yetmeyecek. Bir de bir sene beklemiş olduğunuzla kalacaksınız. Sonuç: Faiz enflasyonun altında ise, tüketimi teşvik edersiniz. Açık ki bu koşullarda faizi enflasyonun üzerine çıkarmak tasarrufu artırır, hiç olmazsa daha da düşmesini engeller. Hele bir de tüketici kredisi açmayı zorlaştırıcı önlemlerle de desteklerseniz.

     

    Bu köşe yazısı 28.01.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır