Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Her kente daha fazla Gezi Parkı sakini gerekir

    Güven Sak, Dr.17 Ocak 2014 - Okunma Sayısı: 1676

    Yaratıcı sınıfın bu sayısı bize daha yetmez. Her kente daha fazla Gezi Parkı sakini gerekir. Yoksa zenginleşme olmaz.

    Gezi Parkı hadisesi geçen yıl Mayıs ayı sonlarındaydı. Taksim’deki Gezi Parkı’nın artık kanıksadığımız rant dağıtımı operasyonlarından birine kurban gitme olasılığı belirmişti. Sonra farklı bir şey oldu. Gezi Parkı hadisesi sırasında bağzı insanlar “Yok anacım, sen buraya hiçbir şey yapma, burası böyle kırık dökük ve de eskisi gibi kalsın” diye gösteri yaptılar. Biz böyle işler için sokağa filan çıkmazdık eskiden. Onlar ise kendilerini ağaca filan zincirlediler. Yapılan son derece 21inci yüzyıla aitti. Eski yüzyılın ilk yarısından kalma idarecilerimiz hala daha ne olduğunu tam anlayamadılar. Siyasetin ezberi tam da o gün bozuldu. Halbuki Türkiye’nin yaratıcı sınıfı ilk siyasi eylemini yapmıştı. Kentli profesyoneller sokağa çıkmıştı. Onların dertleri geçen yüzyılın meseleleri değildi. Bunlar ilginç bir topluluk. Bunların toplam işgücü içindeki payı arttıkça üretilen ürünler sıradan olmaktan çıkıyor. Ürünler sıradan olmaktan çıkınca, orası daha çok zenginleşiyor. Gezi Parkı sakinleri son derece faydalı, benden söylemesi, kentin toplam işgücü içinde onların payı artarsa, kentin zenginliği de artıyor. Anadolu’da sanayileşme için ne yapalım diye düşünenlere söyleyeyim: Kentinize daha fazla Gezi Parkı sakini bulun. Gelin bakın nasıl. 

    Bugüne kadar, istatistiklere bakarsanız, Anadolu’nun sanayi şehirleri hep göç aldı. Ama nasıl göç aldı? Benim görebildiğim desen şudur: Anadolu’nun sanayi şehirleri, çevre illerdeki, beceri sahibi olmayanları kendine doğru çekti bugüne kadar. Bundan böyle işte bu desenin değişmesi gerekiyor. Anadolu’da sanayileşmenin geleceği, Türkiye’nin yaratıcı sınıfının ülke sathına daha eşit bir biçimde dağılmasına bağlı gibi görünüyor. Neden? Yaratıcı sınıfın toplam işgücü içindeki ağırlığı arttıkça, o ilde üretilen imalat sanayi malları daha nitelikli hale geliyor. Yaratıcı sınıfı, beceri sahibi işgücünü kentinize çekemezseniz, diğer kentlerde de üretilebilecek sıradan malları üretiyorsunuz. 

    TEPAV’dan Efşan Nas Özen’in çalışmasına göre, Türkiye’nin yaratıcı sınıfı toplam işgücünün yaklaşık yüzde 21’i kadar bir büyüklüğe sahip. Amerika’nınki, toplam işgücünün yaklaşık yüzde 40’ı kadar bir büyüklüğe ulaşmış durumda. Türkiye’nin yaratıcı sınıfının yaklaşık yüzde 40’ı İstanbul, Ankara ve İzmir’de oturuyor. Kocaeli, Bursa, Konya’yı da eklerseniz yaklaşık yarısına ulaşmak mümkün oluyor. Eşitsiz bir dağılım yani. Anadolu böyle bir dağılımla zenginleşemez. Buradan birkaç sonuç çıkartmak isterim. Birincisi, memleketin beşeri sermaye birikimi zenginleşmeyi sağlıyor. Sanayileşme giderek daha fazla dışa açık, yabancı dil bilen, teknik beceri sahibi bireyler istiyor. Okullarda ne öğretileceği konusunda bugünkü zavallı tartışmaların zenginleşme sürecimizde hiçbir hükmü yok. Ben size şimdiden söyleyeyim. 

    Geleyim ikinci noktaya, yaratıcı sınıfın toplam işgücü içindeki ağırlığını artıramayan illerimizde sanayileşme vasat seviyede kalacak. İlde ne olacağına tam da bu nedenle Ankara’dan atanmış bürokratların değil, orada ikamet edenlerin karar vermesi gerekiyor. 19uncu yüzyıldan kalma yönetim anlayışımız olsa olsa çakma Groucho Marx’lar getiriyor kentlerimize. Komikler ama ilin zenginleşmesine bir faydaları yok. Üçüncüsü, kentin sanayileşme süreci ile ilgilenenlerin artık kentleşme politikalarına özen göstermeleri gerekiyor. Neden? Şimdi bu Gezi Parkı ahalisi itina ister. Çiçek, böcek, yeşillik ister kent içinde. Yürünecek kaldırım arar. Bisikletini sürecek yer ister. Gym olmadan olmaz. Tiyatro, konser arar. Dışarıda ailece yemek yiyecek yer arar. Şarap listesinin mutlaka iyi olması gerekir. Bir nevi, İstanbul, Ankara, İzmir’de ne varsa, Kahramanmaraş’ta da, Gaziantep’te de, Kayseri’de de, Diyarbakır’da da ondan ister. Yoksa gelmez. Gelirse gözü dışarıda kalır, verimi az olur. Ne olur? Sıradan üretim olur. Yenilik olmaz. Zenginleşme olmaz. Alın size bir düşünce testi: Türkiye’nin yaklaşık 900 ilçesi içinde, ÖSS’de derece yapmış mühendis bir gencin çalışmak isteyeceği kaç ilçe vardır? İtalya’da veya Almanya’da aynı sayı kaçtır? Yirmi birinci yüzyıldaki meselemiz yaşam kalitesini ve yaratıcı sınıfı ülke sathına eşit dağıtmaktır. 

    Yaratıcı sınıfın bu sayısı bize daha yetmez. Her kente daha fazla Gezi Parkı sakini gerekir. Yoksa zenginleşme olmaz. AR-GE olmaz. Yenilik olmaz. Sıradan olur. Küçük ama bizim olur. Malum her koyun kendi bacağından asılır.

     

    Bu köşe yazısı 17.01.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır