Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    İşgücü piyasasına ilişkin bazı gözlemler

    Fatih Özatay, Dr.16 Ocak 2014 - Okunma Sayısı: 1336

    İşgücüne katılım oranımız Avrupa'nın sorunlu ülkelerine yakın bir düzeye aniden sıçrasaydı işsizlik oranımız ne olurdu?

    Dün ekim dönemine ait işgücü verileri açıklandı. Kriz sırasında işsizlik oranı yüzde 15’e kadar yükselmişti (yazıdaki tüm verilerin mevsim etkisinden arındırılmış olduğuna dikkatinizi çekerim). Nisan 2009’da ulaştığı bu zirveden kademeli olarak düştü ve Haziran 2012’de yüzde 8.9 ile 2005’in başından bu yana en düşük değerine indi. Bu sevindirici bir gelişmeydi, zira Ocak 2005’ten küresel krize kadar olan dönemde yüzde 10 civarında katılık gösteren bir işsizlik oranımız vardı.

    Üstelik işsizlik oranında ulaşılan o rekor düşük değer, işgücüne katılım oranının düşmesinden, yani işsiz olup iş bulma umudunu kaybedenlerin iş aramaktan vazgeçerek işgücünden çıkmalarından kaynaklanmamıştı. Aksine aynı dönemde işgücüne katılım oranı da yükseliş eğilimindeydi. Kriz öncesinde yüzde 46 civarında gezinen bu oran, işsizlik oranın düştüğü rekor düşük düzeyin gerçekleştiği tarihte yüzde 50’ye yaklaşmıştı. 

    Ne yazık ki işsizlik oranındaki düşüş kalıcı olmadı. O tarihten bu yana, ‘milim’ düzeyinde aylık dalgalanmalar dışında, yükselme eğiliminde işsizlik oranı. Yok, öyle çok kötü bir artış eğilimi yok. Ama işsizlik oranının geldiği düzey, yine küresel kriz öncesinde gözlenen o katı yüzde 10 düzeyi. Dün bu oran yüzde 9.9 olarak açıklandı. Üstelik işgücüne katılım oranındaki yükseliş de kalıcı olmadı. Geçen yılın nisan ayında yüzde 51.2 ile rekor yüksekliğe ulaşmıştı. Onda da bir puana yakın düşüş var. Tek teselli bir ay önceki değerin biraz altında olması. 
    Dört noktanın altını mutlaka çizmem gerekiyor. Birincisi, yukarıdaki rakamlara tarım kesimi dahil. Özellikle kriz dönemlerinde şehirlerde işsiz kalanların bir kısmı köylerine dönüp tarım kesiminde iş bulmuş gibi görünebilirler. Aslında onlar o işlerde çalışmasalar da köyden hiç ayrılmamış aile bireylerinin emekleriyle aynı tarımsal ürün elde edileceğinden, köye dönenlerin bir kısmının iş bulmuş olmasının bir anlamı yok. Üstelik yanlarında getirdikleri eşler de anketlerde artık işgücüne katılmış ve istihdam edilmiş olarak görünebilirler. Dolayısıyla küresel krizden sonra işgücündeki artışın ve işsizlik oranındaki düşüşün bir kısmının nedeni böyle bir olgu olabilir. 

    İkincisi, asıl önemlisi, çalışan sayısının çalışabilir yaştaki nüfusa oranı olan istihdam oranı. Bu oran, mesela, iş bulma ümidi olmayıp işgücünden ayrılanların işsizlik oranını suni olarak düşük göstermesi gibi bir sorun taşımıyor (işgücü ile çalışabilir yaşta olup da işgücünde olmayanların toplamı, çalışabilir yaştaki nüfusu veriyor). İşsizlik oranımızın ‘düşük’ olduğu Avrupa’nın sorunlu ülkelerine bakılarak öne sürülebiliyor. Mesela 2012’de Yunanistan’ın işsizlik oranı yüzde 24.2, İspanya’nın ise yüzde 25. Biz de ise 2012’de yüzde 9.2. Ama gelin görün ki Avrupa’nın sorunlu ülkelerinin tümü bizden daha fazla istihdam yaratıyorlar. En son 2011 yılı istihdam oranı verileri var Eurostat’da. Durum (yüzde olarak) şöyle: Portekiz 64.2, İrlanda 59.2, İspanya 57.7, İtalya 56.9 ve Yunanistan 55.6. Bu istihdam oranları 15-65 yaş arası nüfusa oranla hesaplanmış. Aynı hesaplama biçimiyle Türkiye’nin 2011’deki istihdam oranı ise yüzde 48.4. 

    Üçüncüsü, işsizlik oranımız ‘bize benzer’ ülkelerin çoğuna göre daha yüksek. Mesela Brezilya, Rusya, Çin, Arjantin, Şili, Macaristan, Meksika, Romanya ve Kore; her birinin 2003-2012 dönemindeki ortalama işsizlik oranı Türkiye’ninkinden düşük. En yükseği 10, en düşüğü 3.5. Bu dokuz ülkenin ortalama işsizlik oranı yüzde 6.9. Türkiye’de ise 10.8. Elbette Türkiye’den yüksek işsizlik oranlarına sahip olan gelişmekte olan ülkeler de var: Güney Afrika, Polonya ve Kolombiya mesela.

     

    Bu köşe yazısı 16.01.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır