TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
2013'ün ilk dört ayında, her ay Türkiye'ye ortalama 10 milyar dolar net sermaye gelmişken, izleyen beş ayda bunun beşte biri kadar giriş oldu.
Neredeyse bir buçuk ay önce, 23 Kasım’da ‘Günah çıkarma (1)’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Günah çıkarma faslı, 2012’nin sonunda yazdığım bir yazı ile ilgiliydi. Yazıda, 2013’te ekonomimizi etkileyecek en önemli dışsal koşulların neler olabileceğini içeren bir temel senaryo vardı. O senaryoda, Türkiye ekonomisini Mayıs 2013’ten itibaren önemli ölçüde etkileyen ABD Merkez Bankası’nın (FED) üçüncü parasal genişleme hakkındaki kararına ilişkin bir değerlendirme yoktu. 23 Kasım’daki yazımın sonu “Özeleştiri yapmak zamanı. Yakında…” şeklinde bitiyordu. Haftada üç gün köşe yazısı yazdığım dikkate alındığında, ‘yakında’nın yaklaşık bir buçuk ay sonra olması da biraz tuhaf oluyor. Neyse…
2012’nin sonunda verdiğim o temel senaryo çerçevesinde, 2013’e ilişkin en büyük iki risk olarak, ABD’nin mali uçuruma düşerek ekonomisi henüz toparlanmadan kamu harcamalarını sıkılaştırmak zorunda kalması ve Avrupa’nın yeniden krize girmesi vardı. Üçüncü risk unsuru ise Suriye’ye ilişkin belirsizliklerdi. Oysa Mayıs 2013’te FED’ten beklenmedik bir açıklama geldi. FED, 2012 sonunda yürürlüğe koyduğu üçüncü parasal genişleme programını kademeli olarak sonlandırma sürecini 2013 içinde başlatabileceğini duyurdu.
FED’in politika faizini 2014 sonundan önce arttırmayacağı kendi açıklamaları çerçevesinde zaten biliniyordu. Ayrıca, küresel krizden hemen sonra başlattığı ilk iki parasal genişleme programı çerçevesinde piyasaya saçtığı bol kepçe parayı, faiz artırımı operasyonunu başlattıktan bir süre sonra ılımlı biçimde geri çekeceği de biliniyordu. 2103’e ilişkin tahmin yapılırken kullanılan malumat kümesi içinde bu bilgiler vardı. Ancak, üçüncü parasal genişlemeye kademeli de olsa son verilebileceği açıklaması bir sürpriz oldu. Özeleştiriden çok kendimi haklı çıkarmak gibi oldu ama ne yapayım ki yalın gerçek böyle.
FED’in bu açıklamasını ve arkasından gelen kararını bilebildiğim kadarıyla bekleyen başka kimse de yoktu. Hem Türkiye’de hem dış dünyada… Bu çerçevede, 2012 sonunda çoğu yorumcu 2013’te ekonomimizin yüzde 4’e yakın bir düzeyde büyüyeceğini tahmin ediyordu. Benim tahminim de böyleydi, resmi büyüme tahmini de. Oysa FED’in açıklamasıyla birlikte cari işlemler açığı yüksek düzeyde olan yükselen piyasa ekonomilerine net sermaye girişleri azaldı. 2013’ün ilk dört ayında, her ay Türkiye’ye ortalama 10 milyar dolar net sermaye gelmişken, izleyen beş ayda bunun beşte biri kadar giriş oldu. Sonucunda, elbette döviz kuru sıçradı ve faiz arttı. Yüzde 4 büyüme tahmini yapılırken hesapta olmayan bu olumsuz gelişmelere karşın, 2013’te yüzde 4 civarında büyüyeceğimiz anlaşılıyor. Nasıl oluyor bu?
Sanırım üç temel nedeni var: Birincisi, özel yatırım ve tüketim harcamalarının çok yetersiz kaldığı anda kamu harcamaları devreye girdi. İlk yarıdaki büyümenin ağırlıklı bir kısmı kamunun tüketim ve yatırım harcamalarındaki sıçrama sayesinde oldu. Bu hesapta yoktu. İkincisi, yetkililer 2013’te kredi artış oranını yüzde 15’in üzerine çıkmasını engelleyeceklerini açıklamışlardı. Büyüme tahminlerinde bu dikkate alınmıştı. Oysa kredi artış oranı, bu çıtanın çok üzerine çıktı. Üçüncüsü, FED kararlarının yatırımlar üzerine olumsuz etkileri hem gecikmeli hem de zamana yayılarak olacak; bu yıl belirginleşecekler.
Elbette bir de 17 Aralık depremi var. Bu deprem sonrasındaki dehşetengiz garipliklerin, yani Türkiye’de ne denli hukukun üstünlüğü olduğunun bir kez daha ama her seferkinden daha belirgin ortaya çıkmasının önemli olumsuz etkileri olacak. Hele bir de bu gariplikler artarak sürerse…
Bu köşe yazısı 02.01.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
M. Coşkun Cangöz, Dr.
27/04/2025
Burcu Aydın, Dr.
26/04/2025
Fatih Özatay, Dr.
25/04/2025
Fatih Özatay, Dr.
23/04/2025
Güven Sak, Dr.
22/04/2025