Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    2013'ten ne öğrendik?

    Fatih Özatay, Dr.31 Aralık 2013 - Okunma Sayısı: 1580

    Sorun listesinin başında 'el parası'na muhtaç olmak var. Gelirimizin önemli bir kısmını tüketiyoruz.

    2013 bize çok sayıda sorunumuz olduğunu gösterdi. Sorun listesinin başında ‘el parası’na muhtaç olmak var. Gelirimizin önemli bir kısmını tüketiyoruz. Farklı bir ifadeyle yetersiz tasarruf yapıyoruz. Bu durumda iddialı olmayan bir yatırım düzeyi için bile yurtdışından borçlanmak zorunda kalıyoruz. Çeşitli nedenlerle yurtdışından borçlanma olanakları azalırsa büyüme oranımız da düşük bir düzeyde kalıyor. Kısacası, büyüme oranımızın ne düzeyde belirleneceği büyük ölçüde yabancı yatırımcıların insafına kalmış durumda. 

    El parasına muhtaç olmak öte yandan kur ve faiz gibi iki önemli değişkende aşırı oynaklıklara yol açabiliyor. Ortalık güllük gülistanlıkken bol kepçe döviz giriyor ülkeye. Bu durumda mali varlık fiyatları yükseliyor, lira değerleniyor. Yani, döviz kuru ve faiz düşüyor. Ortalık bir karışmayagörsün, yeteri kadar döviz gelmiyor ülkeye; bu sefer de döviz kuru ve faiz yükselmeye başlıyor. Onca içi boş söyleme karşın yalın gerçek bu. Türkiye ekonomisi yabancı finansal yatırımcıların insafına karşı son derece duyarlı. 

    Listenin ikinci sırasına ise kural hâkimiyetini koymak gerekiyor. Son iki hafta içinde yaşananlar apaçık gösterdi ki kurallar bazen suya yazılmış muamelesi görebiliyor bu ülkede. Üstelik o kurallar manzumesinin bir kısmının çağdaş demokrasi açısından sorunlu olduğu apaçık ortada. Onlardan bile daha geriye doğru gidilebileceğini gördük. Yatırım yapmak için herhalde elverişli bir ortama işaret etmiyor bu durum. Geçen konuşma yaptığım bir yerde bir işadamı mevcut teşvik sisteminin önümüzdeki yıl geçmişi de kapsayacak şekilde değiştirilmesi olasılığının olup olmadığını sordu. Bu sorunun sorulabilmesi bile yatırım ortamımız hakkında bir fikir veriyor sanırım. 

    Listemin üçüncü sırasında kutuplaşma var. ‘Bizimkiler, ötekilere karşı’ ortamında bırakın ekonomik sorunların üzerine giderek reform yapmayı, mevcut ekonomik istikrarın sağlanmasının bile tehlikeye girdiğini gördük. Toplumun azımsanmayacak bir kısmını karşınıza alarak bu ülkeyi esenliğe çıkarmanız mümkün değil. 

    Listemin dördüncü sırasında ‘boş laf söyleyip bir şey yapmamak’ olarak özetlenebilecek davranış biçimi var. “Yolsuzluk yapan babam olsa gözünün yaşına bakmam” mealindeki sözlerden tutun da “2012 sonunda son bilmem kaç on yılın en düşük enflasyon oranına ulaştık” saptamasına ya da “İşsizlik oranımız İspanya’nınkinin yarısından da az” ve de elbette “Avrupa ekonomisi yerinde sayıyorken ama bakın biz büyüyoruz” benzeri sözleri kastediyorum. Hiçbir anlam ifade etmiyorlar. Cevaben mesela sırasıyla: “Evet, bekliyoruz”; “Enflasyon sonra ne oldu?”; “Peki, işsizlik neden bize benzer çoğu ülkeden yüksek?”; “O zaman neden gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farklılığı bir türlü değişmiyor?” falan diye mi sormalıyız her seferinde. 

    Yılın son günü bu kadarı yeter. Hepinize daha az ders alacağımız güzel bir yıl dilerim.

    Bu köşe yazısı 31.12.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır