Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Artan risk, para politikası ve ekonomimiz

    Fatih Özatay, Dr.25 Aralık 2013 - Okunma Sayısı: 1269

    ABD Merkez Bankası’nın (FED) alacağı kararlar çerçevesinde Türkiye’nin de aralarında bulunduğu beş ülkenin belirgin biçimde olumsuz etkilenmesi bekleniyordu. Olumsuzluktan kasıt, daha az net sermaye girişi ve dolayısıyla daha yüksek kur ve faiz ile daha az kredi. FED düğmeye bastı ve bu olumsuzlukların gerçekleşmesinin önünü açtı. Ancak son günlerde olan bitenler bunlara tuz biber ekti ve olumsuzlukların artması olasılığını yükseltti. Türkiye’ye ilişkin risk algılaması arttı. Kur ve faizde belirgin bir yükseliş oldu.

    Dikkat ederseniz borsadaki düşüşten söz etmiyorum. Özellikle böyle yapıyorum; çünkü asıl mesele bu değil. Borsa nasılsa bir süre sonra tekrar yükselir. Bu süre uzun da olabilir.Türkiye ekonomisi açısından fazla bir sorun oluşturmaz bu. Zira hisse senedi fiyatı Türkiye’de tüketimi belirleyen önemli bir unsur değil. Keza şirketler yatırımlarını kredi ile finanse ediyorlar; yeni hisse senedi ihracı kayda değer bir finansman kalemi değil. Hal böyle olunca, borsadaki düşüşün, bazı gelişmiş ülkelerde olduğu kadar yatırım ve tüketim üzerine olumsuz etkide bulunması beklenmez. Sadece düşük fiyattan hissesini satmak zorunda kalan zarar eder, karşılığında o düşük fiyattan alan ise kâr yazar.

    Asıl önemli olan, son günlerde yaşananlar nedeniyle artan riskin net sermaye girişlerinde yaratacağı ek azalma ve beraberinde kur ile faize gelecek yükselme baskısı ve kredi düşüşü. Bunların büyüme oranımızı aşağıya çekmesi, enflasyonu ise yükseltmesi beklenir. Oysa bu riskleri azaltmak ve hüküm sürdükleri süreyi kısaltmak mümkün: Türkiye’de demokrasinin işlediğini göstererek ve daha iyi işlemsi için de çaba harcandığına herkesi ikna ederek.

    Yani, bir yandan yolsuzluk iddialarını inceleyen, sorgulayan ve yargılayan hukuki mekanizmanın engelsiz çalışmasını sağlayarak diğer yandan da sıkça dile getirildiği gibi devlet içinde kendi başına buyruk çalışan yapılar varsa onlarla mücadele ederek. Böyle yapabilirsek, oyunun kurallarına göre oynandığını ve o kuralların da demokratik olduğunu göstermek mümkün olur. Ancak böylelikle Türkiye’ye ilişkin artan riskleri azaltmayı umabiliriz.

    Tüm bu patırtı arasında, Merkez Bankası (MB) 2014 yılı para ve kur politikasını dün açıkladı. Özünde son haftalarda uygulanan politikadan farklı bir politika yok. Kısa vadeli faiz haddi açısından biraz daha fazla belirlilik sözü var. Ayrıca ocak ayının sonuna kadar günlük olarak piyasaya satılacak en düşük döviz tutarı da açıklandı. Bir de rezerv opsiyon mekanizması (ROM) çerçevesinde, bankaları MB’de daha az döviz daha fazla lira tutmaya özendirecek bir değişiklik söz konusu.

    Enflasyona karşı ise tatmin edici bir mücadele sözü yok. Sadece fiyat istikrarına metnin birkaç yerinde vurgu var ve bir de 2014 sonu için zaten bilinen enflasyon hedefinin tekrar hatırlatılması. Kredi artış oranını etkilemek işinin asıl olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) işi olduğu yine yeterince kavranmamış görünüyor. Bu nedenle de BDDK’yı destekleme söylemi ile sadelikten uzak bir para politikasının sürdürüleceği anlaşılıyor.

     

    Bu köşe yazısı 25.12.2013 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır