Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    2014'te ekonomimiz (4)

    Fatih Özatay, Dr.23 Aralık 2013 - Okunma Sayısı: 1050

    Kötümser senaryomun 'temel senaryo' haline dönüşmesi olasılığı belirdi. Son günlerde Türkiye'yi sarsan deprem nedeniyle giderek de artıyor bu olasılık.

    On gün önce yazmış ama yayımlamayı ileriye ertelemiştim aşağıdaki paragrafları. Türkiye’de bazen koşullar nasıl da süratle değişiyor! Gelin, bir bakın aşağıdaki iyimser ve kötümser senaryoma. Bir sözcüğünü bile ellemiyorum on gün önce yazıp sakladığım yazının; şöyle: 

    “2014 için iyimser bir senaryo ne olabilir? Daha önce verdiğim temel senaryoyu iyimserleştirecek üç unsur ön plana çıkıyor: Birincisi, ABD Merkez Bankası (FED) parasal sıkılaştırmayı oldukça geciktirir ve alım miktarındaki azaltmayı çok sınırlı yapar. İkincisi, FED parasal sıkılaştırmaya başlasa bile finansal piyasalar çok sınırlı bir şekilde etkilenirler. Üçüncüsü, Avrupa Merkez Bankası (ECB) yeni bir parasal genişlemeye gider. Diğerleri kadar ekonomimizin tümünü etkileyecek olmasa da dördüncü olarak petrol fiyatlarında belirgin bir düşüşü temel senaryomu iyileştirecek unsurlar arasında sayabilirim.

    Bunların hepsinin birden gerçekleşmesi halinde oldukça iyimser bir senaryo ortaya çıkacağı açık. Türkiye’ye gelen net sermaye miktarının bu yılın ilk dört ayında olduğu gibi yüksek düzeyde kalacağı anlamına gelir bu gelişmeler. Yurtiçi kredi artışı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) ne yapacağına bağlı olarak hareket gösterir. Her halde bugünkü artış oranının üzerine çıkma eğilimi gösterir. Faiz haddi belirgin biçimde düşer. Lira reel olarak değerlenir. Bu koşullar altında, büyüme oranımızın yüzde 5’i aşması beklenir. Enflasyon 2013’teki ortalamasının bir miktar altına düşer; yüzde 6,5 civarına yerleşir. Cari işlemler açığı büyüme ve liradaki değerlenme ile artar, enerji fiyatlarındaki düşme ile azalır. Sonuçta milli gelirin yüzde 7,5’i dolaylarında bir cari açığımız olur. İşsizlik oranı yüzde 10’un altına inmeye çalışır.

    Bu unsurların hepsinin aynı anda gerçekleşmesini beklemek fazla iyimserlik olur. Bu açıdan yukarıda verdiğim rakamları bir ‘uç’ iyimser sınır olarak almak gerekir. Dört unsur arasından özellikle ilk iki unsurdan sadece birinin gerçekleşmesi bile Türkiye ekonomisi açısından olumlu olur. Yukarıda verdiğim rakamlar kadar olmasa bile onlara yaklaşan gelişmeler beklenebilir. Dikkat ederseniz, iyimser senaryoya ilişkin tüm unsurlar bizim kontrolümüzün dışında. Ağzımızla kuş tutsak bunların oluşmasını gerçekleştiremeyiz. Tek başına bu olgu bile Türkiye ekonomisinin ne ölçüde küresel dinamiklerden etkilendiğinin bir göstergesi. Açık ki günümüzde çoğu ülke için benzer bir etkileşim söz konusu. Ama Türkiye bu etkileşimin had safhada olduğu ülkelerin başlarında geliyor. Temel sorunlarımızın başında bu geliyor aslında. Nedenini biliyoruz: ‘İdare eder’ bir düzeyde büyümek için bile yurtdışından borçlanmamız gerekiyor; tasarrufumuz çok yetersiz bir düzeyde çünkü.

    Kötümser senaryo için de yine olası dış gelişmelere yüzümüzü döndürmek gerekiyor. Bir unsur ön plana çıkıyor: FED’in parasal genişlemeye hemen başlayacağını bu hafta içindeki toplantısında açıklaması, alım miktarındaki azalmanın düşük olmaması ve bu karar sonucunda risk alma iştahının şiddetli biçimde düşmesi. Bu koşullar altında Türkiye’ye net sermaye girişi çarpıcı biçimde azalır, faiz yükselir, lira reel olarak değer kaybeder ve kredi artış oranı BDDK kararlarına gerek kalmadan kendiliğinden önemli ölçüde azalır.” Bundan sonrası yeni satırlar...
    İyimser senaryonun ilk iki unsuru ortadan kalktı. FED parasal sıkılaştırmaya başladı ve finansal piyasaların sorunlu olarak gördükleri yükselen piyasa ekonomilerine karşı tepkisi olumsuz oldu. İyimser senaryoda geriye sadece ECB’nin atabileceği adımlar ve petrol fiyatlarında düşüş kalıyor. Kötümser senaryomun ise ‘temel senaryo’ haline dönüşmesi olasılığı belirdi. Son günlerde Türkiye’yi sarsan deprem nedeniyle giderek de artıyor bu olasılık.


    Bu köşe yazısı 21.12.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır