Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Kendisi muhtacı himmet bir dede...

    Fatih Özatay, Dr.07 Aralık 2013 - Okunma Sayısı: 1062

    Statükodan hoşnut değiliz. Zengin ülkelerle aramızdaki gelir farklılığı ne yazık ki kapanmıyor. Ama statükoyu değiştirecek reform da yapamıyoruz.

    Machiavelli, 1513’te Prens adlı kitabında şunları söylüyor: “Gerçekten de yeni kurumların yapılandırılmasını yürütmekten daha güç, başarılması şüpheli ve tehlikeli bir girişim yoktur. Reform yapan kimse, eski kurumlardan faydalanan kişilerin düşmanlığını çeker ve yenilerinden faydalanacak kişilerden ise ancak sınırlı bir destek sağlar. Bu nedenle yeni kurumlara karşı olanlar saldırı fırsatı bulduklarında bunu partizanlık ateşiyle yaparlarken diğerleri reformcuyu yarım ağızla desteklerler. Sonuçta bu iki kesimin arasında kalan reformcu büyük tehlike altına girer.” (Doruk Yayınları, sayfa 47).

    Nobel Ekonomi Ödülü sahibi psikolog Daniel Kahneman şu iki soruyu soruyor (Thinking Fast and Slow adlı kitabının 26. bölümü):

    1) Hangisini seçersiniz? A) Kesin olarak 900 dolar kazanmak B) Yüzde 90 ihtimalle 1000 dolar kazanmak.

    2) Hangisini seçersiniz? A) Kesin olarak 900 dolar kaybetmek B) Yüzde 90 olasılıkla 1000 dolar kaybetmek.

    Yaptıkları deneylere göre büyük çoğunluk ilk soruda A şıkkını tercih ediyor. Farklı bir ifadeyle, ‘kazanmak’ söz konusu olunca riskten kaçınıyorlar; kesin olanı seçiyorlar. Dikkat ederseniz her iki şıkkın ‘beklenen değeri’ aynı: Ya 900 dolar kazanıyorsunuz (A şıkkı) ya da yüzde 90 çarpı 1000 dolar + yüzde 10 çarpı 0 dolar = 900 dolar (B şıkkı). Oysa ikinci soruda büyük çoğunluk B şıkkını seçmiş; ‘kayıp’ söz konusu olduğunda, kesin olan seçilmemiş, insanlar ‘kumar oynamayı’ tercih etmişler. Ve yine dikkat ederseniz her iki şıkkın beklenen değeri aynı: Ya 900 dolar kaybediyorsunuz (A şıkkı) ya da yüzde 90 çarpı 1000 dolar + yüzde 10 çarpı 0 dolar = 900 dolar (B şıkkı).
    Kahneman, “Ölmeseydi Nobel ödülünü beraber alacaktık” dediği çalışma arkadaşı Amos Treversky ile başka deneyler de yapmış; aynı bölümde bir kısmına yer veriyor. Ulaştıkları sonuç şu: İnsanlar kazanç ile kayba genellikle farklı (asimetrik) yaklaşıyorlar. İnsanların kayıp karşısındaki tavırlarını ‘kayıptan kaçınma’ olarak adlandırıyorlar. Kahneman, kayıptan kaçınma güdüsünün yoğunluğu ile kazanca ulaşma güdüsünün yoğunluğunun çok farklı olduğunu, günlük hayat dikkatlice incelenirse, bunu gösteren çok sayıda olguyla karşılaşacağımızı belirtiyor. Kitapta bu örneklerin yer aldığı alt bölümün başlığı ‘Statükoyu korumak’. Örneklerden biri şu:

    “… Kayıptan kaçınma kuralı, kurumlar kendilerini reforma tabi tutmak istediklerinde de geçerli: Organizasyon biçiminin yeniden düzenlenmesinde, şirketlerin yeniden yapılandırılmasında, bürokrasinin modernleştirilmesinde ya da sağlık harcamalarının azaltılmasında. Başlangıç planlarına göre, reformlar çok sayıda kazanan, bir miktar da kaybeden yaratırlar. Ancak etkilenenlerin politik güçleri varsa, kaybedecek olanlar kazanacaklara kıyasla çok daha aktif ve inatçı olurlar. Bu durumda, reformlar, ilk plana göre kaybedecekleri anlaşılanların isteklerine göre önemli ölçüde değiştirilir, maliyetleri artar ve ilk plana göre daha az etkin olurlar… Kayıptan kaçınma, statükonun çok az değişmesine izin veren çok kuvvetli bir güçtür.”

    Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortaya çıkan yeni devletlerin nasıl radikal bir ekonomik yapı dönüşümünden geçmeleri gerektiği çoğu iktisatçıyı yıllarca meşgul etti. İlgili iktisat yazınında da çok sayıda ‘statüko sapması’ vurgusu var. Türkiye’ye gelince… Statükodan hoşnut değiliz. Zengin ülkelerle aramızdaki gelir farklılığı çok yüksek ve ne yazık ki kapanmıyor. Ama statükoyu değiştirecek reform da yapamıyoruz. Yapmadığımız gibi, bir de ‘kendisi muhtacı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede’ ‘Şanghay Beşlisi’nden medet umuyoruz.


    Bu köşe yazısı 07.12.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır