Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Eskisi kadar gelmeyince...

    Fatih Özatay, Dr.14 Kasım 2013 - Okunma Sayısı: 1293

    Net sermaye girişlerinde belirgin bir azalma, döviz kurunda ve faiz haddinde sıçrama, yurtiçi kredi artış oranında da azalma demek.

    Gelirimizin çok büyük bir kısmını tüketiyoruz. Tasarruf düzeyimiz çok düşük olduğundan, dünya ölçeğinde ortalama bir yatırım performansı gösterebilmek için bile önemli ölçüde yurtdışından borçlanmamız gerekiyor. Bu nedenle, net sermaye hareketlerine (net dış borçlanmadaki hareketlere) karşı çok duyarlıyız. ABD Merkez Bankası’nın alacağı kararları bu kadar yazıp çizmemizin temel nedeni bu. Zira o kararlar önümüzdeki dönemde Türkiye’ye gelecek net sermaye düzeyini belirleyecek. Şimdiden belirlemeye başladı bile.

    Dün eylül ayı ödemeler dengesi verileri açıklandı. Her zamanki gibi aylık oynamaları bir tarafa bırakıp genel resme bakayım. Üç aylık verilere odaklanıyorum. Üçüncü çeyrekte, beklendiği gibi, net sermaye girişinde büyük bir düşüş var. 5,2 milyar dolar sermaye girmiş. Oysa ilk iki çeyreğin her birinde Türkiye’ye gelen net sermaye miktarı 20 milyar doların üzerindeydi.

    Başka bir pencereden bakmak da mümkün. Gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranlamak da iyi bir fikir veriyor. Gerçi üçüncü çeyreğin GSYH’si yok ama çok sorun değil; yüzde 4 reel büyüme, yüzde 8 de fiyat artışı varsayımıyla cari GSYH’yi elde edip ortalama kurdan dolara çevirmek mümkün. Böyle yapınca, 2009’un üçüncü çeyreğinden bu yana GSYH’ye oranla en düşük sermaye girişinin bu çeyrekte gerçekleştiği gözleniyor. Net sermaye girişi, üçüncü çeyrekte GSYH’nin yüzde 2,2’si kadarken, sözünü ettiğim dönemdeki en düşük değer GSYH’nin yüzde 4,1’i. Oldukça büyük bir fark var arada. Fark, sadece bu döneme özgü değil. Yüzde 2,2 oranı, 2005’in ilk çeyreği ile 2008’in üçüncü çeyreği arasındaki dönemde gerçekleşen net sermaye girişi oranlarından da çok düşük.

    Merkez Bankası’nın 2010 sonlarından bu yana yayımladığı hangi rapora bakarsanız bakın, mutlaka net sermaye hareketleri ile döviz kuru ile kredi artış oranı arasındaki ilişkiye dikkat çekiliyor. Gündemde net sermaye girişlerinin azalması olduğuna göre, azalma üstünden bu ilişkiyi bir kez daha hatırlatayım. Net sermaye girişlerinde belirgin bir azalma, döviz kurunda ve faiz haddinde sıçrama, yurtiçi kredi artış oranında da azalma demek. Net sermaye girişi, net çıkışa döndüğünde ise bu hareketler had safhaya varıyor. Tıpkı 2008’in son çeyreği ile 2009’un ilk çeyreğinde olduğu gibi. Bu hareketlerin büyümeyi azaltıcı, enflasyonu ise yükseltici etkisi açık.

    Sanıyorum, durum ortada. Finansal piyasalarda mayıs ayında başlayan, eylül ortası-ekim döneminde yatışan, şu sıralarda yine artma emareleri gösteren gerginlik, ekonomimizi oldukça olumsuz yönde etkileme potansiyeline sahip.

    Bu köşe yazısı 14.11.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır