Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Hem olumlu hem de olumsuz

    Fatih Özatay, Dr.09 Kasım 2013 - Okunma Sayısı: 1034

    Çeyreklerdeki yıllık üretim artışı o kadar ılımlı olmuş ki ilk dokuz aydaki toplam üretim artışımız bir yıl öncesindekinin altında kalmış.

    Eylülde sanayi üretimi bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla yüzde 6,4 oranında arttı. Aylık veriler epey bir oynaklık gösteriyor. Mesela ağustosta bir yıl öncesine kıyasla yüzde 1,4 düşüş vardı. Dolayısıyla, çok takılmamak gerekiyor aylık değişimlere.

    Çeyrek yıllık verilere bakıp olumlu bir saptama yapayım: 2012’nin ilk çeyreğinden başlayarak sanayi üretimi artışı bir yıl öncesine kıyasla sürekli azaldı. Son çeyrekte ise neredeyse artmadı denilecek bir düzeyde gerçekleşti. Oysa bu yılın ilk çeyreğinden itibaren üretim artış oranı yükseliyor. Şöyle: İlk çeyrekte 1,3, ikincide 3,2 ve üçüncüde 3,8. İlk dokuz aylık üretim artışına bakınca ise bu ‘ılımlı’ olumlu tablo ortadan kalkıyor. Bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla ilk dokuz ayda yüzde üretim artışları şöyle: 2011’de 11, 2012’de 3,1 ve 2013’te 2,8.
    Karışıklığa gerek yok. Durum açık: Bu yılın ilk üç çeyreğinde her çeyrek bir öncekinden daha iyi geçmiş. Ancak çeyreklerdeki yıllık üretim artışı o kadar ılımlı olmuş ki ilk dokuz aydaki toplam üretim artışımız bir yıl öncesindekinin altında kalmış.

    Durum, kamu harcamaları destek olmaya devam etmezse 2013 GSYH artışının sınırlı olacağını gösteriyor. Bu destek yılın ilk yarısında fazlasıyla geldi. Yılın ilk yarısında bir yıl öncesine kıyasla GSYH artışı yüzde 3,7 düzeyinde gerçekleşmişti. Ancak bu artışın ezici bir kısmı kamu yatırımındaki ve tüketimindeki artıştan kaynaklanmıştı. Seçim atmosferine girdiğimize göre, bu yılın ikinci yarısında da bu olgunun sürmüş olması beklenir. Ek olarak gelecek yılda da sürdürülmeye çalışılacaktır.

    Yine de, bugünkü bilgiler ışığında, 2014 büyümesinin 2013’ten çok farklı olacağını düşünmüyorum. 2013 için güncellenen resmi tahminin yüzde 3,6 olduğunu hatırlatırım. Temel gerekçem, gelecek yıl net sermaye girişlerinin, 2012’deki ya da 2013’ün ilk dört ayındaki düzeyinin oldukça altında kalma olasılığının yüksek olması.

    Net sermaye girişlerinin azalmasının iki önemli etkisi var. Birincisi, döviz kuru ve faiz yükseliyor. Döviz kurundaki artış, ihracatı özendirici olsa bile, döviz cinsinden borcu alacağına kıyasla çok fazla olduğu için şirketler kesiminin bilançosunu bozuyor. Vadesi gelen borcunu ödemek için eskiden rahatlıkla yeniden borçlananlar, artık bu kolaylıkla bu işi yapamıyorlar. Ne ölçüde yapamadıklarına bağlı olarak küçülmek zorunda kalıyorlar. Daha az istihdam demek bu. Daha az istihdam, daha az alışveriş anlamına geliyor. Şirketler kesimindeki sorun giderek tüm ekonomiye yansıyabiliyor. Faiz yükselişi de bu olumsuzluğu arttırıyor. İkincisi, yurtiçi kredi arzı artış oranı düşüyor. Bankalar eskisi gibi rahatlıkla yurtdışından borçlanıp yurtiçinde kredi açamıyorlar. Büyük şirketler daha az dış borç bulabiliyorlar. Aynı zamanda kredi talebinin artış oranı da düşüyor.

    Büyümeyi azaltıcı yönde çalışacak bir unsur daha var. BDDK kredi artış oranını düşürecek kararlar aldı. Büyüme oranı bu nedenle de olumsuz etkilenecek. Yanlış anlaşılmasın: Bu kararların hatalı olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan, kredi artış oranının bu kararlar nedeniyle de düşecek olması. Bu durumda 2014 büyümesini büyük ölçüde ihracat performansımız ile kamu harcamaları belirleyecek. Elbette iki büyük merkez bankası sürpriz yaparsa iş değişir: Avrupa Merkez Bankası parasal genişlemeye gider ya da ABD Merkez Bankası parasal sıkılaştırmayı rafa kaldırırsa tüm analizi sil baştan yapmak gerekir. Ancak şimdilik bu olasılık yok gibi.


    Bu köşe yazısı 09.11.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır