Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Beyin göçü ODTÜ'den geçen yoldan sonra...

    Fatih Özatay, Dr.24 Ekim 2013 - Okunma Sayısı: 1592

    Yaptıkları araştırmalarla, yeniliklere yol açacak, böylece çok sayıda yeni işyerinin kurulmasını sağlayacak beyinlere ihtiyaç var.

    Tersine çevrilir mi? Zor... Zorsa, işsizlik oranımızı kalıcı bir biçimde yüzde 7 düzeyine indirmemiz mümkün mü? Değil. Peki, yüzde 8? Çok zor. ODTÜ’den geçen yolun beyin göçüyle ne ilgisi var? Hadi var diyelim, işsizlik oranı ile ilişkisi ne?

    Salı günü ABD’de istihdam verileri açıklandı. İşsizlik oranı yüzde 7,2’ye düşmüş. Finansal piyasalar bayram etti. Zira bu oran FED’in korkulan adımı atması için yeteri kadar düşük değil. ABD için yüzde 6 düzeyinin biraz altında bir işsizlik oranı ‘normal’ kabul ediliyor. Oysa bu ‘normal’, Japonya için ‘anormal’; onların normali yüzde 4 düzeyinde. Her iki normal Türkiye için ‘anormal düşük’. Bizim normalimiz yüzde 10 düzeyinde. Almanya ise 1991’den bu yana bakıldığında ortalama yüzde 8,3 düzeyinde bir işsizlik oranına sahip; bizimle ABD arasında bir yerde gibi ‘normali’. Oysa son yıllarda gerçekleştirdiği reformlarla normalinin yüzde 6 düzeyine düştüğü izlenimini veriyor.

    İşgücüne katılım düşük
    Bayram yeni bitti; moral bozmanın bir anlamı yok. Ama ne yapayım ki veriler böyle. Üstelik öyle bir ‘böyle’ ki şöyle: Hemen her iktisatçının bildiği gibi aslında işsizlik oranı işgücü piyasasındaki durumu yansıtan en iyi gösterge değil. Zira işgücüne katılım düşükse işsizlik oranı suni biçimde düşük çıkabiliyor. Çalışabilir yaştaki nüfusun ne kadarının istihdam edildiğini gösteren istihdam oranı, üretim potansiyelinizi ne ölçüde kullandığınızın çok daha iyi bir göstergesi. Türkiye’de bu oran yüzde 45 düzeyinde; oldukça düşük.

    Dünyanın bu üç büyük ekonomisinden alınacak iki ders var. Birincisi, yüzde 10 düzeyinde bir işsizlik oranı kader değil. Böyle ders olmaz; onlar gelişmiş ülkeler, biz ise gelişmekte olan bir ülkeyiz demeyin. Gelişmiş ekonomiler arasında da yüzde 10 olmasa bile normali yüzde 8-9 olanlar var. Ya da gelişmekte olanlarda daha az normal işsizlik düzeyleri... İkincisi, çabalayarak normalinizi anormal hale getirebiliyor, yeni normal işsizlik oranını daha düşük bir düzeye indirebiliyorsunuz. Almanya bunu yapmış gibi görünüyor.

    Elbette çabalayacak, yani, bu tür reformları tasarlayabilecek iyi beyinler gerekiyor. Bu da yetmez. Yaptıkları araştırmalarla, yeniliklere yol açacak, böylece çok sayıda yeni işyerinin kurulmasını sağlayacak beyinlere ihtiyaç var. Onlar araştıracak, geliştirecek, Türkiye mesela ihraç ettiği mal çeşidini arttıracak, yükte hafif pahada ağır mallar satabilecek, çok sayıda yeni istihdam yapılacak. Bu da yetmez. Bu beyinler şüphe eden, araştıran, çalışkan yeni beyinler yetiştirecek ki süreç kesilmeden devam etsin. 

    Demokrasi ve hukuk
    Peki, ülkenin en iyi birkaç üniversitesinden birinde, lise mezunlarının en iyilerinin önemli bir kısmının, yani parlak beyinlerin gittiği bir üniversitede; ODTÜ’de, bir gece yarısı baskını ile ağaçların kesilerek yol açılması, bunun için gerekli yasal sürenin beklenmemesi, uzlaşmak mümkünken uzlaşma yerine ‘ben yaptım oldu’ denilmesi, sizce bu parlak gençleri nasıl etkileyecek? Bu ülkedeki hukuk sistemi ve demokrasi anlayışı hakkında, kısacası bu ülkenin ne ölçüde yaşanır olduğu hakkında onlara ne düşündürtecek? Beyin göçünü tersine çevirmek ve yeni göçleri azaltmak için yeni bir teşvik sistemi oluşturulduğuna dair haberler çıktı son günlerde basında. Bu çabalar önemli elbette. Ama bu demokrasi ve hukuk anlayışı ile ne kadar etkili olurlar sizce?


    Bu köşe yazısı 24.10.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır