Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Yanıtı bende yok

    Fatih Özatay, Dr.03 Ekim 2013 - Okunma Sayısı: 1344

    Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme oranını yükseltebilmesi için yapacağı reformların başında kayıtdışı ekonomi ile mücadele olmalı.

    Verimlilik arttırılmalı”, “Enflasyon düşürülmeli”, “Sürdürülebilir büyüme oranımız yükseltilmeli”, “Yüksek teknolojili mallar ihraç etmeliyiz”... Bu tür, doğruluğundan kimsenin şüphe etmeyeceği ama içi boş önermelerden çok sayıda örnek vermek mümkün. “Tamam da, nasıl?” sorusunu gündeme getiriyor her biri.

    Geçenlerde bir okurum, bir yazım üzerine aynı soruyu sormuş bana. Köşe yazılarında iki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. İçi boş önermeler farklı, uzmanların ulaştıkları sonuçları aktarmak farklı. İlki yeteri kadar açık. İkincisine örnek vereyim.

    Bazı uzmanlar oturmuşlar, yıllarca bir konu üzerinde çalışmışlar. Mesela: “Neden çok az sayıda ülke zengin ülkeler ile arasındaki gelir uçurumunu kapatırken büyük çoğunluk bunda başarılı olamamış?” Devamı: “Başarılı olan ülkelerin belirgin ortak özellikleri var mı?” Bu çalışmaların sonucunda bir uzlaşı çıkmış. Şimdi, böyle bir literatürü izleyecek vakti olmayan ama Türkiye ekonomisi ile ilgilenen, dahası bu ülkenin zenginlerle olan gelir farklılığını neden bir türlü kapatamadığını merak eden bir okuyucuya, uzmanların bu sorulara verdikleri yanıtların aktarılması yararlı bir iş. En azından ben öyle düşünüyorum.

    Kaliteli eğitimin önemi Çalışmalar, özellikle uzun süreli ve kaliteli eğitim almış kişi sayısının çokluğuna ve yüksek teknolojili malların ihracat içindeki payının ağırlığına işaret ediyorlar. İkisi elbette birbiriyle ilişkili. Bulgu oldukça önemli; bir şeyleri değiştirmek amacıyla yola çıkacak reformculara nereden işe başlamaları konusunda ışık tutuyor çünkü. Dolayısıyla, “Ey okuyucu, her şeyin başı eğitim; eğitim reformu yapmalıyız” boş önermesi başka bir şey, başarılı ülkelerin temel özellikleri arasında kaliteli eğitimin bulunmasının aktarılması çok başka bir şey.

    Mesela bu köşede sıkça yer alan “Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme oranını yükseltebilmesi için yapacağı reformların başında kayıtdışı ekonomi ile mücadele olmalı” önermesi de içi boş bir önerme değil. Birkaç nedenle: Birincisi, kayıtdışı çalışan şirketlerin ezici bir çoğunluğu verimli değil. Bazı ödemelerden ve vergilerden kaçarak verimli çalışan kayıt içindeki şirketlerle rekabet edebiliyorlar. Oysa yüzyılların deneyimi gösteriyor ki, ‘yaratıcı yıkım’ ülkelerin gelişip serpilmesi için gerekli. Kayıtdışı örneğinde ‘yaratıcı yıkım’, kayıtdışında çalışan verimsiz şirketlerin ortadan yok olup gitmeleri demek. Onlar gitsinler ki verimli olanlar serpilip büyüsünler. Dünya pazarlarında daha fazla rekabet şansları olsun. İkincisi, Türkiye’nin tasarruf oranı çok düşük. Başımıza önemli sorunlar açıyor. Arttırmanın bir yolu vergi gelirlerini yükseltmekten geçiyor. Kayıtdışı ekonomi ile mücadele bu amaca da yarıyor. Üçüncüsü, bu ek gelirle, işgücünün niteliğini arttırıcı programları finanse etmek mümkün.

    Bu nedenleri belirttikten sonra, “Kayıtdışı ile mücadele edilmesi yararlıdır” denilince içi boş bir laf edilmiş olunmuyor. Türkiye’de nasıl mücadele edileceğini bilen uzmanlar var, hem de dünyada bu mücadeleyi başarıyla vermiş ülkelerde. Reformcunun, gerçekten reform sürecine kayıt dışından başlamak cesareti varsa, öncelikle bu uzmanlardan oluşan bir çalışma grubu kurmalı. Bu tür köşe yazılarının yararı ise olsa olsa, okuyucuları bilgilendirerek yönetimdekilerden bu reformları talep etmelerine katkıda bulunmak ile sınırlı. Yoksa ‘nasıl’ların hepsinin yanıtı bu köşenin yazarında olsaydı, hiç şüphe yok ki bayağı önemli bir zat olurdu. Ama ne yapsın ki yanıtların çoğu onda yok...


    Bu köşe yazısı 03.10.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır