Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Finansal piyasalara rağmen…

    Fatih Özatay, Dr.25 Eylül 2013 - Okunma Sayısı: 1598

     

    Önümüzdeki birkaç yılın önemli ekonomik gündem maddelerinin başında büyüme ve işsizlik oranı gelecek. Her ikisi açısından da bir süredir işler pek istenildiği gibi gitmiyor. İşsizlik oranı küresel kriz öncesinde katılık gösterdiği yüzde 10 oranına yaklaşma emareleri gösteriyor: Son veri haziran dönemi için ve yüzde 9.7’ye işaret ediyor. Asıl bozulma görüntüsü büyüme oranında. Geçmiş dönemlerle kısa bir karşılaştırma bile performanstaki kötüleşmeyi açıkça ortaya koyuyor.

    2008-2012 döneminde kişi başına milli gelir artış oranımız yüzde 1,7 oldu. Bu oran 2003-2007 döneminde elde edilen yüzde 5.6’nın çok altında. İşin ilginci, son beş yıldaki büyüme performansımızın 1990-2002 dönemindekinden –ki yüzde 2 idi- de düşük olması.

    Mutlaka not edilmesi gereken başka bir olgu daha var. Şu: Dönemsel en düşük büyüme oranımızı, en fazla dış borçlanma gerçekleştirdiğimiz bir dönemde elde ettik. Bu olgu, ister istemez, “Bunca dış borçlanmaya ne oldu?” sorusunu da beraberinde getiriyor. Durum şöyle:

    2008 ile başlayan ve 2012 ile biten dönemde net dış finansmanın milli gelire oranı yüzde 6.2 oldu. 2013’ün ilk iki çeyreğini de katarsak bu ortalama 6.8’e yükseliyor. Oysa 2003-2007 döneminin ortalaması yüzde 5.6. Dahası var: 2012 ve 2013 bu açıdan birer rekor teşkil ediyorlar: 2012’de yüzde 8.6, 2013’in ikinci çeyreği ile biten son dört çeyrekte ise yüzde 9.8. Önümüzdeki dönemde dış borçlanma olanaklarının azalması olasılığı yüksek. Bu nedenle, büyüme ve istihdam açısından kaygı duyuyoruz.

    Bu kaygıya karşın, son aylardaki veriler biraz daha iyi bir resim çiziyorlar. Dün, eylül ayına ait kapasite kullanım oranı ve reel kesim güven endeksi verileri açıklandı. Son aylarda finansal piyasalarda yaşanan karmaşaya karşın açıklanan veriler oldukça olumlu. Güven endeksi, bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 5.2 oranında yükseldi. Keza kapasite kullanım oranında da bir yıl öncesine kıyasla belirgin biçimde artış var. Sadece aylık verilere değil de üç aylık ortalamalara bakınca da resim de bir değişiklik yok. Bayağı olumlu bir tablo var.

    Umarım bu görünüm özel sektörün yatırım harcamalarına da yansır. ‘Umarım’ diyorum, zira yılın ilk yarısında özel sektörün yatırım harcamaları bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasa azalmıştı. Önümüzdeki dönemde hem daha yüksek bir oranda hem de daha ‘kaliteli’ bir büyüme gerçekleştirmek istiyorsak, özel kesimin yatırım harcamalarında da belirgin bir artış görmemiz gerekiyor. Bakalım, durum nasıl şekillenecek.


    Bu köşe yazısı 25.09.2013 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır