Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Normalleşmeye çalışmanın anormalliği

    Fatih Özatay, Dr.19 Eylül 2013 - Okunma Sayısı: 1029

    Peki, FED beklenen adımı atarsa, FED'e ilişkin tartışmalardan kurtulacak mıyız? Ne gezer! İleride, FED politikasına ilişkin iki ana tartışma konusu bizleri bekliyor.

    Normalleşme nasıl olur da anormal olur? Oluyormuş... Haftalardır ABD Merkez Bankası’nın (FED) atması beklenen adımlarla yatıp kalkıyoruz. FED’in kullandığı ‘dil’ çerçevesinde bu adımlar ‘normalleşme’ üstbaşlığı altında toplanıyor. Ama normalleşme süreci, en azından önemli bir kısmı, daha önce hiç yaşanmadı. Dolayısıyla, anormal bir durum. Çok dile getirilmese de bu anormalliğin dünyanın başına yeni belalar açma ihtimalinden korkuluyor.

    İşin anormalliği bir tarafa, giderek sıkmaya başlayan bir yanı da var. Sıkıcı yan, FED’in ‘ne zaman başlayacağı’ ve ‘ne miktarda azaltacağı’ tahminlerine ilişkin. Ortalık bunlardan geçilmiyor. Sizi bilmem ama ‘başlasa da kurtulsak’ duygusu hâkim olmaya başladı bende. Bu yazıyı yazdığım günün (çarşamba) akşamı FED kararını açıklamış olacak. Dolayısıyla, siz bu yazıyı okurken kararı biliyor olacaksınız.

    FED’in alacağı kararın döviz kuru, faiz ve hisse senedi fiyatları gibi anlık hareket eden değişkenler açısından önemli olduğu son zamanlarda yaşadıklarımızdan açık. Oysa anlık ilişkilerin dünyasından çıkıp, çok daha uzun dönemli ilişkilerin evrenine geçince, mesela ekonomik büyüme evrenine sıçrayınca Türkiye açısından ilginç olan şu:

    FED’in beklenen adımı bu toplantıda atıp atmayacağının önümüzdeki iki-üç yıllık dönemdeki büyüme sürecimiz açısından hiçbir önemi yok. Zira bu adımı şimdi atmıyorsa bir sonraki toplantıda, onda da atmıyorsa ondan sonrakinde atacak. Bu çok önceden açıklandı; kaçış yok. Süreci başlatması büyüme performansımızı olumsuz etkileyecek. Bu kesin. Zira birincisi, dış finansman eskisi kadar bol olmayacak. İkincisi, faiz yüksek düzeylerde dolaşacak. Ancak FED’in bu ay mı yoksa sonraki ay mı işe başlayacağı bu kaçınılmaz sonu değiştirmiyor. Ha, çok büyük bir sürpriz olur da “Gelişmekte olan ülkelere daha fazla zarar vermeye gönlümüz razı olmadı; vazgeçtik” derlerse başka.

    Mayıs ayından bu yana ortalığı toz dumana boğan, kurda ve faizde önemli bir yükselişe yol açan FED’in geçen mayısta yaptığı açıklamaydı. 2011 yılında duyurduğu plana atıfla, geçen yılın sonlarında başlattığı üçüncü parasal genişleme programı çerçevesinde piyasaya her ay sunduğu 85 milyar doları, bu sonbahara doğru kademeli olarak azaltacağını söylemişti. Ayrıca bu işlemin gelecek yılın yaz aylarında bitebileceğini belirtmişti. Toplantı öncesindeki genel kanı, azaltmaya 10-15 milyar dolar gibi (daha çok 10’a yakın) bir rakamla ve dün sona eren toplantıdan sonra başlayacağı yönündeydi.

    FED’in kararı tahminlerle uyumlu olursa, kur ve faizde daha önce gördüğümüz tepkinin daha sertini beklememek gerekiyor. Belki birkaç gündür finansal piyasalarda yaşanan göreli rahatlama ortadan kalkabilir, o kadar. Beklentinin dışında bir hareket elbette etkisini gösterir. Mesela erteleme, şu andaki rahatlamayı arttırır. 10 milyar doların oldukça üzerinde bir azaltma ise havayı bozar; kur ve faizde yeni bir artış süreci başlar.

    Peki, FED beklenen adımı atarsa, FED’e ilişkin tartışmalardan kurtulacak mıyız? Ne gezer! İleride, FED politikasına ilişkin iki ana tartışma konusu bizleri bekliyor. Birinci konu, üçüncü parasal genişlemenin tümüyle ne zaman sona ereceği. Şimdilik yaz ayları gibi bir tarih var. Ama haziran mı, ağustos mu, yoksa daha önce mi? İkinci konu ise politika faizine ilişkin. 2015’in ilk aylarından itibaren FED’in daha yüksek faiz sürecini başlatması bekleniyor. Muhtemelen bir yıla kalmaz, bunun ne zaman başlayacağı belirsizliği finansal piyasaları germeye başlar.


    Bu köşe yazısı 19.09.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır