Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Yatırımlar düşerken altına bunca döviz harcamanın mantığı ne?

    Fatih Özatay, Dr.14 Eylül 2013 - Okunma Sayısı: 1791

    Ekonomi yönetiminin yerinde olsam, altın ithalatındaki bu patlamanın uygulanan ekonomi politikası ile ilgisini araştırırdım.

    Nasıl da neşeli, oyun havalı, göbek atarak... Son günlerde televizyonlarda boy gösteren altın sertifikası reklamından söz ediyorum. Ne denir? Böyle durumlarda genellikle yapıldığı gibi; hayırlı olsun...

    Hayırlı olsun dileği sadece bu yeni ‘finansal’ araç için geçerli değil. Bir süredir bankalarda altın hesabı da açabiliyoruz. Gecikmiş de olsa bir hayırlı olsun da o ‘finansal’ yeniliğe...

    Bu yılın ithalat rakamlarında çok dikkat çekici bir özellik var. Altın ithalatı şimdiye değin görülmemiş yükseklikte. Birkaç rakam vereyim. Yılın ilk yedi ayında toplam altın ithalatımız 13.3 milyar dolara ulaştı. Bu değer, 2009, 2010 ve 2011’de yapılan toplam altın ithalatının üzerinde. Dikkat: Bu, yılların her birinde yapılan ithalatın değil üç yılın toplamının üzerinde. Ve yine dikkat: 2013 için ilk yedi aydaki ithalat değerinden, 2009-2011 döneminin ise tümünden söz ediyorum. Bir karşılaştırma daha: Bu yıla kadar en fazla altın ithalatı yaptığımız yıl 2012 idi: 7.6 milyar dolar. 2013’ün ilk yedi ayındaki altın ithalatımız, 2012’deki tüm altın ithalatımızdan yüzde 45 daha fazla!

    Altın ihracatı düşük
    Belki durum şudur: 2012’de altın ihracatımız, ithalatımızdan çok yüksekti. Çok anlamlı değil ama aradaki farkı bu yıl kapatıyor olabilir miyiz? Anlamlı olmamasının ötesinde (olmayan bir şeyi ihraç etmek gibi) 2011 ile 2012 toplamına bakınca, altın ithalatı ile altın ihracatının toplamı birbirlerine çok yakın. Üstelik önce ithal etmişiz, sonra ihraç (2011’de ithalat daha yüksek). Dolayısıyla, olmayan bir şeyi ihraç etmek söz konusu değil. Bu yılın altın ihracatı ise çok düşük düzeyde: İlk yedi ayda sadece 2,7 milyar dolar. Dolayısıyla, ilk yedi aydaki ‘çılgın’ altın ithalatının ihracat ile –en azından şimdilik- bir ilgisi yok.

    Ne oluyor? Hani komplo teorilerinden zerre hoşlansam, temmuz ayında ödemeler dengesinde yer alan ve nereden geldiğini bilemediğimiz 4,8 milyar dolarlık net hata noksan fazlasının, aslında görünmeyen altın ihracatı olduğu ‘teorisini’ ortaya atacağım. Komplo teorilerinden hoşlanıp hoşlanmamak bir tarafa, sadece rakamlara bakmak bile bu ‘teorinin’ nasıl da saçma olduğunu görmek için yeterli. Net hata noksan, sadece nereden geldiği belli olmayan dövizleri göstermiyor, nasıl çıktığı bilinmeyen dövizleri de temsil ediyor. Yılın ilk yedi ayında, yurda nereden geldiği ve nasıl çıktığı bilinmeyen dövizlerin, yani net hata noksanın toplamı sadece 0,2 milyar dolar. Sıfıra yakın başka bir ifadeyle.

    Ekonomi yönetiminin yerinde olsam, altın ithalatındaki bu patlamanın uygulanan ekonomi politikası ile ilgisini araştırırdım. Dışarıdan bakınca çok ilgili gibi duruyor. Özellikle de para politikası ile. Gerçekten dışarıdan bakılınca görüldüğü gibi çok ilgili ise ikinci aşamada bir ‘fayda-maliyet’ karşılaştırması yapardım. Mesela yılın ilk dört ayındaki (yılın üçte birindeki) toplam yatırım malı ithalatımız, ilk yedi aydaki altın ithalatımız kadar.

    Dış finansman olanaklarının azaldığı ve bu durumun birkaç yıl daha sürmesinin beklendiği bir dönemde, o zor bulunacak dövizleri altına harcamayı özendirecek bir ekonomi politikasının anlamı ne?

    Bu köşe yazısı 14.09.2015 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır