Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Mesele yeşil meselesi değildir, çocuk meselesidir

    Güven Sak, Dr.06 Eylül 2013 - Okunma Sayısı: 4475
    Ben çocuk dostu kentler olsun istiyorum. İçinden arabayla hızla geçilen değil, içinde yürünebilen kentler istiyorum.
    Mesele yeşil meselesi değildir, çocuk meselesidir
    İsrail-Filistin duvarı: Kent içine yapılan her hızlı yol, çocuk için böyle bir duvar demektir

     

    Ankara’daki manasız tartışmayı izliyor musunuz? Radikal, pek güzel yansıtıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi, yeni bir yol daha açacakmış. Böylece Eskişehir Yolu, Yüzüncü Yıl’a bağlanacakmış. Yeni yol ODTÜ arazisinin kıyısından geçecekmiş. Böylece ODTÜ ormanının bir köşesi daha gidecekmiş. Gitmeliymiş, gitmemeliymiş. Onlar gelişmeye karşıymış. Bunlar başka türlüymüş. Falan filan. Ben bu tartışmaya baktığımda aklıma hemen Kolombiya’nın başkenti Bogota’nın eski Belediye Başkanı Enrique Penalosa’nın bir sözü geliyor. Size anlatayım da neden meselenin öyle bizatihi yeşille, çevre ile filan ilgili olmadığını anlayın. Mesele ağaçla değil, çocukla ilgilidir. Mesele yeşille değil, sağlıklı genç kuşaklarla alakalıdır. Türkiye’nin belediyecilikte bir zihniyet değişikliğine ihtiyacı var. Muhalifi muvafıkı hepsini bir araya toplasanız, hepsi size belediye deyince yeni açılacak yollardan, rahatlatılacak trafikten bahseder. Ben kentli mutlu çocuklardan bahseden bir yeni belediyecilik anlayışı istiyorum. Türkiye’de bir zihniyet devrimi oluyor. Son on yılda çok değiştik. Ama evvelki gün Sayın Başbakan’ın da ifade ettiği gibi bu zihniyet değişikliği çok yavaş oluyor. Bir daha anlatabilir miyim müsaadenizle?

    Geleyim Penalosa’ya. Şöyle diyordu mealen: “Bizler dağ gorillerinin yaşamak için nasıl bir ortama ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama gelin görün ki, çocukların mutlu yaşamak için nasıl bir ortama ihtiyaçları olduğu hakkında hiç fikir sahibi değiliz.” Neden fikir sahibi değiliz? Çünkü düşünmüyoruz. Ben yirmi yıllık anlı şanlı belediye başkanlarının yaklaşık beş dakika “Acaba bir kent nasıl daha fazla çocuk dostu olur?” diye düşündüğünü zannetmiyorum. Ben Ankara için söyleyeyim. Kolaylık olsun. Harikalar Diyarı ile olmaz. Belediye otobüs seferi koysanız da olmaz. Çocuklar, ancak büyüklerin vakti ve de keyfi olduğunda, öyle özel arabalara bindirilip, kent dışındaki geniş bir toplama alanında oyun oynayabiliyorlarsa o kent çocuk dostu bir kent olmaz. Yine Penalosa’dan aktarayım: “12 yaşında bir çocuk yürüyerek ve otobüsle bir kentin içinde serbestçe dolaşamıyorsa, çocuğu annesi veya babası bir yere götürmek zorunda hissediyorsa, o kent kötü bir kenttir.” Ankara, çocuk dostu olmayan, kötü bir kenttir.

    Ben TOBB Üniversitesi’nde çalışıyorum. Bizim üniversite, kentin içinde, Söğütözü’nde. Söğütözü Bulvarı’nın hemen kıyısında. Bulvar, Eskişehir Yolu’ndan başlıyor, Atatürk Orman Çiftliği’ne doğru ilerliyor. Aynı yeni açılacak ODTÜ yolu gibi yani. Bizimki sağa doğruysa, onlarınki sola doğru. Söğütözü Bulvarı üzerinde yerleşim sayısı gün gün artıyor. Hele bir yeni Başbakanlık kalesi bitsin, daha da artacak. Şimdi bu bulvar üzerinde arabalar vızır vızır işliyor. Sürekli kaza oluyor. Vaziyet aynen Penalosa’nın yakınlarda söylediği gibi, “Evler arasına yüksek hızla gidilen yol yapmakla, o evlerin arasına Berlin Duvarı dikmek arasında bir fark yoktur. Çocuklar o yoldan geçemez. Araba çarpar.” Söğütözü Caddesi’nde aynen böyle oluyor. Ben hep görüyorum. Evler arasına, yüksek hızla gidilen yol çekmek, İsrail’in Filistin’de yaptığı gibi, evler arasına duvar örmektir. Bizim belediyemiz Ankara’da bunu çok seviyor ve hep yapıyor. Başka bir şey bilmediğinden öyle yapıyor.

    Karşıdan karşıya geçmek için yaya geçidi yok mu Söğütözü Bulvarı’nda? Var tabii. Üstelik öyle yayanın kontrolüne bırakılanlardan var. Hani bir butona basıp, ışığı kırmızıya çeviriyorsunuz. İşte ondan var. Ama kazalar da tam orada oluyor. Neden? Kırmızı ışığı yayanın kontrolüne vermek, yolu arabanın kontrolüne vermek demektir. Orada norm, hızla yola devam etmektir. Eğer öyle tek tük yaya olursa, kırmızı ışık arada bir size ‘dur’ diyecek demektir. Kötüdür. Kötü belediyeciliktir. Kazaların tam da bu tür kırmızı ışıklarda olması herhalde tesadüf değildir, belediye cahilliğidir.

    Ben çocuk dostu kentler olsun istiyorum. İçinden arabayla hızla geçilen değil, içinde yürünebilen kentler istiyorum. Unutmayayım da son yirmi yılda Ankara ve İstanbul’a kaç kilometre toplu taşıma inşa edilmiş bir bakıp, size anlatayım. Toplu taşımayı yapanın yaptığı yollara itibar edin bence.


    Bu köşe yazısı 06.09.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır