Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Altın ithalatı neden artıyor?

    Fatih Özatay, Dr.10 Ağustos 2013 - Okunma Sayısı: 1228

    İçinde bulunduğumuz ortamın belirsiz bir ortam olduğu açık. Belirsizlik, ekonomiye duyulan güvenin düşmanı.

    Üzerinden neredeyse bir hafta geçti; güncel değil. Ancak bayram boşluğuna sığınarak haziran ayına ait dış ticaret verilerine ilişkin bir şeyler söyleyeyim.

    İlk dikkatimi çeken nokta, yılın ilk altı ayında altın ithalatında görülen belirgin artış. Birkaç rakam vereyim. 2012’nin aylık altın ithalatı ortalaması 637 milyon dolar. O yılın ilk altı ayında yaptığımız altın ithalatının aylık ortalaması da bu değere çok yakın: 616 milyon dolar. Oysa 2013’ün ilk altı ayındaki aylık ortalama ithalatımız bu değerlerin üç katına yakın: 1.6 milyar dolar.
    İthalat artışının en azından bir kısmı yurtiçinde uygulanan ekonomi politikası, özellikle de para politikası ile ilişkili ise o zaman oturup düşünmek gerekiyor. Düşünürken de şu sorular zihinlere takılmalı: Bu politikalar altın ithalatını özendiriyor mu? Son tahlilde ne işe yarıyor altına harcadığımız döviz? Yok, ithal edilen altınlar, 2011 ve 2012’de olduğu gibi bir süre sonra ihraç edileceklerse, yukarıdaki soruları unutmak gerekiyor. Keza, altın fiyatlarındaki düşüş nedeniyle yıllık ithalat gereksinimi öne çekildiği için ithalat artmışsa, yine bu sorular anlamlarını yitiriyorlar. Her iki durumda da altın ithalatında artış, üzerinde durulmaya değecek bir gelişme olmaktan çıkıyor. Daha derinlemesine bir inceleme yapmak gerekiyor. Şimdilik sadece not ediyor ve geçiyorum.

    Dış ticaret verilerine ilişkin ikinci saptamam yılın ilk yarısındaki büyüme performansımız açısından verdikleri olumlu mesaj. Şöyle:

    Geçen yıl, bir yıl öncesine göre, altın ve enerji dışı ithalatımız azalmıştı. Üstelik azalış oranı da az değildi: Yüzde 6,5. Oysa bu yılın ilk altı ayında yüzde 6,1 oranında artış var. Altın dışı ihracatımız ise yılın ilk altı ayında, bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 5,5 oranında yükseldi. Bu artış 2010-11 dönemindeki yüksek ihracat artışının çok altında. Ne var ki özellikle Avrupa’nın içinde bulunduğu durum nedeniyle kimse ihracatımızın bu yıl tekrar o yüksek performansa ulaşmasını beklemiyordu. Merak edilen, geçen yıla göre sınırlı da olsa bir iyileşme gerçekleşip gerçekleşmeyeceğiydi. Az önce sözünü ettiğim artış oranı, 2012’de yüzde 4,3 olan artış oranının üzerinde. Gerçi sadece haziran ayına bakıldığında ihracat artış oranında düşme var. Ancak tek başına bir aydaki gelişmelerden derin yorumlar çıkarmamak gerekiyor. Gerçekten de Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı temmuz ayı değerlerine göre temmuzda oldukça yüksek bir altın dışı ihracat artışı var.

    Büyüme açısından sonuç şu: Yılın ilk yedi ayına ilişkin veriler ihracatta sınırlı da olsa bir iyileşmenin sağlandığını gösteriyor. Hem ihracattaki sınırlı artış hem de ithalattaki yükseliş, yılın ilk çeyreğindeki ‘iç güveysinden hallice’ büyüme performansımızın ikinci çeyrekte de sürdüğünü ifade ediyor.

    Bu tatmin edici olmayan durum için bile bir ‘ama’ var. Asıl önemli olan, yılın ikinci yarısında ne olacağı. O açıdan iki ayı aşkın bir süredir devam eden uluslararası finansal gerginliğin olumlu sinyaller vermediğini daha önce belirtmiştim. İçinde bulunduğumuz ortamın belirsiz bir ortam olduğu açık. Belirsizlik, ekonomiye duyulan güvenin düşmanı. Özellikle uzun bir süredir sürekli düşen özel yatırım harcamalarının toparlanması açısından olumlu bir ortam değil bu.

    Bu köşe yazısı 10.08.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır