Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Milletin yüzde 42'sinin bankayla işi yok

    Güven Sak, Dr.28 Mayıs 2013 - Okunma Sayısı: 1374

    Orta sınıf elbette istikrar demektir. Ama istikrarı kurmaz; yalnızca istikrar imkânını tescil eder.

    İnsanları ikiye ayırmak gerekiyor: Bankalılaştırılabilenler ile bankalılaştırılamayanlar. Türkiye’de 15 yaşının üstünde olanların yüzde 42’sinin bir bankada hesabı yok. Memlekette neden en kolay bankalara saldırılır? İşte size bir neden daha. Ama bizim oran artık yükselmiştir. Olur olmaz, laf bulamayıp, bankalara saldıranların artık daha dikkatli olmasında fayda vardır.

    Şimdi buna hemen “Ya İslami enstrümanlar?” filan demeyin. Hesaba onlar da dahil. Güney Kore’de mesela yine 15 yaş üzerindeki nüfusun yüzde 98’inin bir bankanın kapısından girmişliği mutlaka var. Mısır’da bu oran yüzde 10 civarında, Yemen’de ise yüzde 4’e doğru gerileyiveriyor. Bankalılaştırılamamanın ne demek olduğunu tahayyül edebiliyor musunuz? 2008 küresel krizi ile birlikte aynı 2001 yılında Türkiye’de olduğu gibi herkes banka adı altında örgütlenmiş kötülük çetelerinden nefret ediyor. Hiç bankaların olmadığı bir dünyanın nasıl olacağını düşündünüz mü? Gelin bugün birlikte düşünelim. Bankanın kapısından içeri girmemiş olmak ne tür bir dışlanmışlık getirir bir ona bakalım.

    Bankalılaşmak demek, ülkedeki iktisadi sistemin bir parçası olmak demektir. Kişinin sistem içindeki varlığının tescil edilmesidir. Bankalılaşan, gelecekle bugün arasında kaynak dağıtabilir. Yarının gelirini bugüne doğru aktarıp bugünden tüketebilir ya da bugünün gelir akımını yarınki gelir akımına dönüştürebilir. Bankalılaşmak bir banka mevduat hesabına sahip olmak demektir. Ne zaman banka mevduat hesabı açtırırsınız? Ya ödemelerinizi yapmak amacıyla kullanırsınız ya tasarruf etmek amacındasınızdır ya da bankadan kredi alırsınız. Peki banka aldığınız krediyi size nasıl aktaracak? Adınıza bir mevduat hesabı açıp, oraya aktarır. Böylece kredi arttıkça da mevduat artabilir.

    Bankalılaşamamak demek, bugüne mahkûm olmak, yarının getireceği imkânlar için yarını beklemek demektir. Kredi kartı ve diğer imkânları yukarıdaki çerçevenin içine yerleştirebilirsiniz. Bankalılaşmak dahil olmaktır. Burada hiç öyle bankalılaşma ile birlikte ekonomik dışlanmışlığın ortadan kalkacağını filan iddia ediyor değilim. Sosyal yardıma bile gerek kalmaz diyecek kadar aymaz da değilim. Sosyal yardımların önemini, altyapı yatırımlarını, eğitimi unutuyor filan da değilim. Mesela bankalılaşabilmek için, bankanın olduğu bir yerde olmanız gerekir. Bankaya fiziki ulaşım zor ve pahalıysa hizmetlerden de yararlanamazsınız. Bakın Sahra Altı Afrika’ya, tam da bu nedenle cep telefonunun en yoğun ödeme aracı olarak kullanıldığı bölge orasıdır. Çalışabilir nüfusun yüzde 16’sı ödemelerini cep telefonu ile yapmaktadır. Diğer gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 3 civarındadır.

    Ama bakın şunu demeye çalışıyorum: Bankalar, orta sınıfı yaratmaz ama orta sınıfı tescil eder. Bu çerçevede, bankalılaşma, ilgili ülkede, bankanın kapısını aşabilecek bir orta sınıfın oluşmaya başladığının göstergesi olarak alınabilir. Çalışma çağındaki nüfus içinde bankalılaşanların sayısı nerede yüksekse, demokrasinin o ülkede şansı daha fazladır. Mesela Arap dönüşümlerine bir de bu gözle bakılabilir. Türkiye’de yüzde 58’in banka hesabı varken Mısır’da bu oran yüzde 10’dur yalnızca. Türkiye iktisadi dönüşüm sürecini tamamlamış, Mısır daha işin başındadır. Suriye’de 15 yaşın üzerinde bir bankada hesabı olanların toplam içindeki payı yüzde 23’tür. Lübnan’da yüzde 37, Ürdün’de ise yüzde 25’tir.

    Orta sınıf elbette istikrar demektir. Ama istikrarı kurmaz; yalnızca istikrar imkânını tescil eder. Banka gibidir yani. İşlevini yerine getirmesi, içinde bulunduğu şartlara bağlıdır. Ben hep Filistinli şoförümün geçen gün ettiği lafı aklımda tutuyorum. “Amman, çölde bir çiçektir” dedi bana “Ama” diye ekledi: “iki yıl önceye kadar Şam da öyleydi. Bakın şimdi haline.”


    Bu köşe yazısı 28.05.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır