Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Arap ülkelerinde Markafoni olur mu?

    Güven Sak, Dr.24 Mayıs 2013 - Okunma Sayısı: 1889

    Komşularla sıfır problem politikası işlemezse Markafoni olmaz.

    Ben bu hafta Amman’daydım. Eskiden İstanbul’dan uçağa binip Amman’a gitmek için iki saatten daha az zaman gerekirdi. Şimdi ise üç saatten fazla sürüyor. Eskiden uçak Suriye’nin üzerinden geçerdi, şimdi artık geçemiyor. Hem onlarla konuşmuyoruz hem de güvenli değil. Bu durumda, en kısa yol, İsrail hava sahasını kullanmak olabilir, orası güvenli ama onlarla da konuşmuyoruz. Kalıyor geriye üçüncü yol, o da dümdüz aşağıya Mısır’a kadar gidip Sina Yarımadası üzerinden U dönüşü yapmak. Yol bu kadar uzayınca yolculuk da üç saatten fazla sürüyor. Arap Baharı ve siyaset bölgede yaşamınızı nasıl etkiliyor diye soranlara ben artık bunu anlatıyorum.

    Geçenlerde bir toplantıda “Mısır’ın Markafoni’si nasıl olur” diye anlatıyordum. Bu ara Amerikalı dostlarımız, Arap dünyasının hızlı zenginleşmesi için harıl harıl toplantı düzenliyorlar. İlk akıllarına internet girişimciliği geliyor. Sanıyorlar ki Ürdün ya da Mısır bir nevi San Francisco’dur. Pat diye bir Instagram kurar ve zengin oluverirsiniz. Onlara “Siz şimdi Instagram’ı bırakın, bizim Türkiye’deki Markafoni’yi alın mesela” diyorum. Herhalde bu nedenle, Amman’da bu kez dikkatimi en çok sokak adlarını gösteren tabelalar ve de evlerin kocaman kocaman numaraları çekti. Gelin bakın neden?

    Peki, bir Arap ülkesinde Markafoni nasıl olur? Gelin aşama aşama bir bakalım. Önce oturup, kullanıcı dostu bir web sitesi tasarlayacaksınız, mağazanız olacak. Bunun için ilgili ülkede internet yaygın bir biçimde kullanılmalı ki mağazayı gezecek müşteri bulmak sorunlu olmasın. Milletin ne kadarı internete bağlanıyor önemli. Mısır’da ve Ürdün’de yüzde 35’i, Türkiye’de yüzde 45’i. İnternet yoksa Markafoni olmaz. Bu bir.

    İkincisi, depodan milletin evine malı rahat, hızlı ve ucuz ulaştırabilir olmanız lazım. Amman Büyükşehir Belediyesi 2008 yılında, yavaştan kentin sokaklarını işaretlemeye başlamıştı. Artık tamamlanmış. Amman, sokak isimleri olan, evlerine numara verilmiş bir Arap kenti artık. Bu bir devrim. Türkiye ile Arap ülkeleri arasında fark ararken bakın bunu da ekleyebilirsiniz. Arap dünyasında, yol tarif etmek için gözlerinizin hep birtakım referans noktaları araması gerekiyor. Bu da elbette kargo firmalarının, mesela ülkemizde vızır vızır çalışabilen motosikletli kurye şirketlerinin Arap ülkelerinde yaygınlaşmasını zorlaştırıyor. Şehir içinde kargo şirketleri çalışmazsa Markafoni olmaz. Bu iki.

    Bir taraftan dünyanın her tarafından ülkenize mal getireceksiniz. Malı ülkeye taşımayı şimdilik unutun, içeriye sokmanız lazım. Mısır’a yabancı mal sokmak inanılmaz zor. Her parça için ayrı izin almak gerekiyor. İşini bilen memurlarla nasıl baş edileceğini iyi bilen bir yerli ortak olmadan adım atmak mümkün değil. Dolayısıyla serbest ticaret olmadan Markafoni olmaz. Bu da üç.

    Sonra bir ödeme sistemi tasarlamanız lazım. Ne lazım? Ülkede kredi kartı kullanımı yaygın olacak, ödemeleri öylece alacaksınız. Mısır’da mesela böyle değil. Ne oluyor? Adreste nakit ödemeli bir dağıtım sistemi kurulabiliyor ama orada bütün riski, sistemi işleten üstlenmiş oluyor. Mısır’da 15 yaşın üzerinde olup da kredi kartı olanların toplam içindeki payı yüzde 1. Ürdün’de yüzde 3, Türkiye’de yüzde 45. Kredi kartı yoksa Markafoni olmaz. Bu da dört.

    Diyelim yabancı mal Türkiye’den gelecek. Her siyasi krizde mal taşıma maliyetlerinin zırt pırt artmaması lazım ki iş sürdürülebilir olsun. Uçakla Amman iki saatten az sürerken üç saatten fazla tutmaya başladığında mal sevkıyat maliyetleriniz de artıyorsa yandı gülüm keten helva. Komşularla sıfır problem politikası işlemezse Markafoni olmaz. Bu da beş.

    Arap ülkelerinde Markafoni olur mu? Zor olur. Ben söylüyorum ama Amerikalı dostlarım sanki burası da bir nevi San Francisco diye bakıyorlar hayata. Hâlâ. Onlar da böyle işte.


    Bu köşe yazısı 24.05.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır