TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Nerede doğmak isterdiniz? Saçma bir soru biliyorum. İnsan bir ülkede doğup, büyüyünce o ülkeye büyük bir sevgi duymaya başlıyor. O ülkenin kültürünü, güzelliklerini, alışkanlıklarını içselleştiriyor. Dolayısıyla, yeniden doğsanız nerede doğmak istersiniz diye sorulunca pek çok kişi kendi ülkesini seçiyor. Amerikalıların Amerika’yı, Almanların Almanya’yı, Fransızların Fransa’yı ve Türkiyelilerin Türkiye’yi sevmesi, bir kez daha doğacak olsa aynı yerde doğmayı istemesi çok anlaşılır bir şey. Ama gelin bir düşünce deneyi yapalım. Olaya yeni doğacak bir çocuk açısından bakalım.
Yeni doğacak bir çocuk hangi ülkede doğmak isteyeceğine karar vermek istese nasıl karar verir? Daha önce hiçbir ülkede yaşamadığı ve ailesini tanımadığı için nesnel ölçütlere göre karar vermek isteyecektir. Yani dünyaya şöyle bir bakıp, çocuk olmak nerede daha güzel, ona bakacaktır. Oyun oynayabilecek mi, ailesinin yaşam standardı nasıl olacak, düzgün bir eğitim alıp sağlıklı, güvenli ve uzun bir hayat yaşayabilecek mi ona bakacaktır. Öyle değil mi?
Başbakanımızın 3-5 çocuk yapma önerisine bir de doğacak çocukların gözüyle bakmakta fayda olabilir. Gelin Türkiye’de doğacak bir çocuğu nelerin beklediğine hızlıca bir bakalım.
“Ailem ve çevrem eğitimli olacak mı?”
Nerede doğsam diye düşünen çocuğumuz, Dünya Kalkınma Göstergeleri’ni incelemeyi düşünebilir. Bu göstergelere baktığında ülkemizde ortalama eğitim süresinin 6,5 yıl olduğunu görecektir. Tabii Hollanda, Almanya, Japonya, ABD gibi ülkelerde bu sürenin 11-12 yıl olduğunu da öğrenecektir. Eğer Türkiye’de doğmayı seçerse, çevresindekilerin pek çok diğer ülkeye göre daha az eğitimli olacağını, çevresinden ve ailesinden eğitim adına çok fazla bir şey beklememesi gerektiğini fark edecektir. Acı ama bu minik yavrumuz, ortalaması orta ikiden terk bir ülkeye doğacağını ibretle idrak edecektir.
“Kaliteli bir eğitim alacak mıyım?”
Tabii çevrenin eksikliklerini kaliteli bir eğitim ile kapatmak mümkün. Nerede doğsam diye düşünen çocuğumuz bu nedenle eğitim kalitesi ile ilgili istatistiklere bakmayı deneyebilir. Mesela Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) testlerinin sonuçlarına bakabilir. Bunlara baktığında Türkiye’nin eğitim kalitesinin çok iyi olmadığını anlayacaktır. Matematikte 62 ülke arasında 41. sırada olduğumuzu, okumada 39., bilimde ise 40. sırada yer aldığımızı öğrenecektir. Dolayısıyla, sadece ortalama eğitimi düşük bir nüfusun içine düşmeyeceğini, aynı zamanda dünya ortalamasının çok altında olan bir eğitim sistemine merhaba diyeceği gerçeği ile de yüzleşecektir.
“Sağlıklı koşullarda büyüyebilecek miyim?”
Hadi diyelim ki nerede doğsam diyen bu çocuk eğitim konusunu önemsemedi, hala Türkiye’de doğmayı düşünüyor. Ne bileyim, belki güzel ve yalnız ülkemizin havasına, suyuna, doğal güzelliklerine bakarak, Türkiye’ye bir şans vermeyi daha düşündü. Olabilir. Yine de acaba sağlıklı bir çocuk olacak mıyım, doğduktan sonra bu ülkede ölme riski nedir diye düşünüp Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine de bir göz atabilir.*
Bu verilere baktığında, ülkemizde doğan her 1000 canlı bebekten 12 tanesinin bir yıl içinde hayatını kaybettiğini maalesef görecektir. “12 çok fazla, çünkü bu, yılda 15 bin bebeğin ölmesi anlamına geliyor!” diye düşünecek, dolayısıyla daha doğar doğmaz ölme riskiyle karşı karşıya olduğunu idrak edecektir. Diğer ülkelere baktığında, Singapur’da, Japonya’da, İsveç’te vb. 1000 bebekten sadece 2’sinin hayatını kaybettiğini ise belki de şaşkınlıkla bir kenara not edecektir.
Nerede doğsam diye karar vermeye çalışan bu çocuk, yine Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerini incelemeye devam ederse, ülkemizde doğan her 1000 çocuktan yaklaşık 20’sinin 5 yaşına gelmeden hayatını kaybettiğini de öğrenecektir. Hala karar vermeye çalışan çocuğumuz, Türkiye’de 1000’de 20 olan ölüm oranının, OECD ülkelerinin çoğunda 1000’de 5’in altında olduğunu da notları arasına ekleyecektir.
“Doğacağım ülke, huzurlu, güvenli ve gelişmiş bir ülke mi? Oyun alanları, parkları var mı?”
Nerede doğsam diye karar vermeye çalışan bu umut dolu çocuk, eğitim ve sağlık verilerine rağmen halen Türkiye’ye bir şans vermek istiyorsa, belki İnsani Gelişme Endeksi’ndeki yerimize bakmak isteyebilir. İnsani Gelişme Endeksi’nde üst sıralarda yer alan ülkelerde sokaklarda daha rahat dolaşacağı, daha güvende olacağı, daha fazla yeşil alan bulacağı, daha kolay oyun oynayıp spor yapabileceği beklentisiyle bu verilere bakınca, sırası yıldan yıla değişse de Türkiye’nin 90. sıralarda yer aldığını, yani gelişmişlik açısından bakınca doğmak için Türkiye’den daha iyi en az 89 ülke olduğunu görecektir.
Israrla Türkiye’de doğmak için veri arayan bu ilginç çocuk, acaba Türkiye’de yaşayanlar diğer ülkelerde yaşayanlara göre ne kadar mutlu diye de bakmak isteyebilir. Ülkedeki barış ortamını ve Türkiye’nin yönetim açısından genel başarısını değerlendirmek isteyebilir. İlgili verilere baktığında, Mutlu Gezegen Endeksine* göre Türkiye’den daha iyi durumda olan 43 ülke olduğunu, Küresel Barış Endeksinde* ise Türkiye’nin 150 ülke arasında 130. sırada yer aldığını, Başarısız Ülkeler Sıralaması’na* göre 92 ülkenin Türkiye’den daha iyi durumda olduğunu görecektir. Sadece gelir durumuna baktığında ise IMF’nin verilerine göre kişi başına gelir sıralamasında Türkiye’nin 65. sırada olduğunu ve bu açıdan doğmak için Türkiye’den daha iyi durumda olan 64 ülke olduğunu öğrenecektir.
Nerede doğsam endeksi
Nerede doğsam diye karar vermeye çalışan bu azimli çocuk, tüm bu araştırmaları sonucunda, hangi veriye bakarsa baksın, Türkiye’den daha iyi durumda olan en az 50 civarı ülke olduğuna kanaat getirecektir.
Aslında nerede doğsam diye karar vermeye çalışan bu çocuk tek bir endekse de bakabilirdi. The Economist, üşenmemiş nerede doğsam diye düşünen çocuklar için bir endeks yayınlamış. Bu endekse göre ülkemiz 80 ülke arasında 51. sırada yer alıyor.* The Economist’in yaptığı sıralama hayat kalitesi ile ilgili nesnel ve öznel ölçütlere dayanıyor. Belki gördüğünüzde The Economist’e kızmış olabilirsiniz ama bizim nerede doğsam diye araştırma yapan çocuğumuz da tek tek verilere baktığında The Economist’inkine benzer bir sonuca ulaştı. Dolayısıyla, “vay hainler!” falan diyerek kızmayın. Eğitim, sağlık, kalkınma istatistikleri ortada! Evet, listedeki yerimiz çok iç açıcı değil maalesef ama daha da fenası var. 1988’de sıralamada 41. sıradaymışız, bu sene 51. sırada yer alıyoruz. Yıllar geçtikçe diğer ülkeler, bizi, çocuklara daha güzel bir dünya sağlama yarışında geçip gitmiş.
Tablo 1. Nerede-Doğmalı Endeksi 2013 (Kaynak: The Economist)
Çocuk aklı!
Doğmak istediği ülke hakkında hiçbir özel tercihi olmayan ve sadece verilere bakarak karar vermeye çalışan bir çocuk Türkiye’de doğmak ister mi diye bir düşünün. Görünen o ki bugün bir çocuk dünyaya gelmeden önce nerede doğabileceğini seçebiliyor olsa, seçeceği ülkeler İsveç, Norveç, Avustralya, Danimarka, Singapur falan olur. Türkiye’de doğmayı aklının ucundan bile geçirmez. “Çocuk aklı işte” deyip geçiştiremeyeceğimiz bir gerçek bu!
2023’te her çocuk Türkiye’de doğmayı isteyecek (mi?)
Tek bir soru sordum: Dünyaya getirmeyi düşündüğümüz çocuklara bir tercih şansı verilmiş olsaydı Türkiye’de doğmayı isterler miydi? Bu soruya, arkamıza yaslanıp büyük bir güvenle “EVET! Tabii ki!” diyebiliyor muyuz? Eğer göğsümüzü gere gere “Evet!” diyemiyorsak, üç-beş çocuk hesabı yapmamız çok da anlamlı bir şey olmayabilir. Ha tabii bir gün The Economist’in sıralamasında üst sıralara gelirsek, o zaman üçün-beşin hesabını da gönül rahatlığıyla yapabiliriz, çünkü o zaman çocukların ülkemizde doğmak, büyümek ve yaşlanmak isteyeceklerinden emin oluruz.