TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ülkemizde her yıl binlerce cep telefonu abonesi icralık oluyor. Cep telefonu kullanıcılarının çoğu da gereğinden çok cep telefonu faturası ödüyor ve faturalarını azaltmak için gerekenleri yapmıyor. Bu durumu değiştirmek için ne yapabiliriz? Cep telefonu kullanım harcamalarımızı nasıl düşürebiliriz?
Tarifeler ve paketler neden hep çok avantajlı?
Abonesi olduğunuz GSM şirketleri bizi sık sık daha avantajlı bir tarife veya paket önermek için arıyor. Peki, GSM şirketlerinin fatura tutarımızı azaltmaya çalışması çok garip değil mi? Sonuçta bu şirketlerin amacı kâr etmek. Biz ne kadar harcarsak o kadar kazanacaklar. Öyleyse neden bizi arayıp böyle dayanılmaz teklifler yapıyorlar? Aylık cep telefonu kullanım harcamalarınızı düşürmenin yolunu işte bu sorunun cevabında arayabilirsiniz.
Cep telefonu kullanmaya çabuk alışmamızı kime borçluyuz?
GSM operatörlerinin daha fazla kâr edebilmek için kullandığı pek çok strateji var. Mesela bedava dakikalar dağıtıp cep telefonu kullanım alışkanlıklarınızı değiştiriyorlar. Normalde ayda 10 dakika telefonla konuşan biri “hediye dakikalar”, “hiç durmadan bedava konuş günleri” ve bunlar gibi çeşitli hoş sürprizlerle zaman içinde ayda 300 dakika telefonla konuşan biri haline gelebiliyor. Tabii bir kere sınırsız iletişimin tadına varan birinin bu nimetleri bırakıp aylık 10 dakikalık telefon konuşması içeren “sıkıcı” hayatına geri dönmesi zor. Ev telefonu döneminde kısa mesaj diye bir şey bilmeyen bireylerin ayda 1000 SMS’lik paketlere abone olması elbette ki sadece SMS’nin hayatımızdaki artan öneminden kaynaklanmıyor. “10 dakikaya ordayım”, “toplantıdayım” gibi SMS’leri hayatımızdan çıkardığımızda çok fazla şey kaybetmeyeceğimizi hepimiz biliyoruz. Ama hayvanlar âleminin onurlu bir üyesi olan insanlar, pek çok başka şeyde olduğu gibi, cep telefonu konusunda da pek rasyonel değiller. Kolaylıkla talep ve tercih etmedikleri şeylere ihtiyaç duydukları konusunda kandırılabiliyorlar. Evdeki 3D veya Full HD Led TV’nizde Yetenek Sizsiniz yarışmasını seyrederken bunu bir düşünün. Ah tabii o kondisyon bisikletini ve ekmek yapma makinesini de unutmayalım. Bir zamanlar bu aletlere de gerçekten çok ihtiyacınız olduğunu düşünüyordunuz! Bakın, şimdi Facebook ve Twitter kullanmanın bedava olduğu paketler var. Siz buna biraz alışın bakalım, yakında internetsiz cep telefonu size kabul edilemez bir saçmalık gibi gelecek.
Gümbürdeyen pakette 1GB internet var mı?
Diğer pek çok şirket gibi GSM şirketleri de bizim aklımızın havada olmasından faydalanacak stratejiler geliştiriyorlar. Örneğin, 10 dakikadan 300 dakika standardına taşıdıkları aboneye “ne ödeyeceğinizi bilin” diyerek 300 dakikalık bir paket satıveriyorlar. Tabii abonemiz de mükemmel bir ek indirimden daha faydalanabilmek için 24 aylık abonelik sözü vermeyi ihmal etmiyor. Hatta aboneliği yaptıktan sonra eşine ve dostlarına “Süper bir paket aldım. Gümbürdeyen paket. 300 dakika 500 SMS” falan diyerek anlatıyor. Eğer "benimkinde aynı fiyata 1GB internet de var" diye bir karşı argüman gelmezse, mutlu mesut hayatına geri dönüyor. Buraya kadar her şey çok güzel!
GSM operatörü açısından ise durum şöyle: Bu güzel sözleşmelerle bizi 24 ay boyunca bağlamış ve gelirlerini garantiye almış bulunuyorlar. Eğer paketimizin altında konuşursak, onlar için bir sorun yok. Tabii sırf paketimiz var diye dakikalarımızı doldurmak için daha çok konuşacağımızı ve bu sayede cep telefonu bağımlılığınızın artacağını da unutmayın. Cep telefonuna ne kadar alışırsak, GSM şirketleri için o kadar iyi! Peki ya paketi aşarsak, ne olacak? Eh tabii bu durumda paket aşım ücreti ödeyeceğiz. GSM operatörünüzü “paket aşımı”ndan daha fazla mutlu edecek çok az şey var!
Süper avantajlı çıldırtan paket
Abone olduğunuz şirketin paket aşımınıza sevinmesi boşuna değil. İktisatçılara göre kendine aşırı güven denen bir olgu nedeniyle tüketiciler bir ayda cep telefonlarını ne kadar kullanacakları konusunda sistematik olarak hatalı ve düşük tahminler yapıyorlar. [1] Buna aşırı güven denmesinin nedeni, tüketicilerin kendi yaptıkları tahmin ve hesaplamalara aşırı güvenmesi. Örneğin, o kondisyon bisikletini haftada 3 gün kullanacağınıza güvenerek almıştınız ya, işte öyle bir güvenden bahsediyorum. (Kondisyon bisikletini düzenli olarak kullanan necip ve sportmen yurttaşlarımızı tenzih ederim). Söz konusu cep telefonu olduğunda, “300 dakika neyime yetmeyecek” deyip 300 dakikalık pakete abone olan sevgili tüketicimiz, çoğu zaman 300 dakikayı aşıyor ya da pakete dâhil olmayan SMS, MMS vb. gibi ek hizmetleri kullanarak paket tutarından fazla ödeme yapıyor. GSM operatörleri işte bu “fazla güven”i kâra çevirebilmek için paket aboneliklerini, “kullandığın kadar öde” tipi aboneliklere göre daha cazip gösteriyorlar. Hikâyemizin özeti şu: Bedava dakikalar ve hediye SMS’lerle cep telefonu kullanmaya iyice alıştırılan abonemiz, cep telefonunu ne kadar kullandığını tahmin etme konusundaki beceriksizliği ile taahhütlü ve süper avantajlı çıldırtan pakete abone olmanın dayanılmaz cazibesine kapılınca, GSM operatörlerimizin yüzü gülüyor.
Hem faturalı hat kullanayım hem de az ödeyeyim!
Eğer GSM operatörlerinin tarifelerini dikkatlice incelerseniz, iktisatçıların fiyat farklılaştırması dedikleri olguyu da gözlemleyebilirsiniz. Fiyat farklılaştırmasında olay şu: GSM operatörü harcamalarına aşırı özen gösteren müşterileri için görünürlüğü düşük veya sadece yeni gelecek (harcamalarını düşürmeyi düşünen) abonelere açık tarifeler tasarlıyorlar. Öğrenci/kamu tarifeleri ve pek çok faturasız abonelik seçeneği, harcamaları konusunda hassas olan bu müşterileri hedefliyor. Öte taraftan, harcadığı parayı hiç kafaya takmayan yüksek gelirli kesim için ise Titanyum paket gibi isimler altında her şey dâhil paketler var. Bu iki grup arasında kalan ortalama bir kullanıcı ise hem faturalı hat kullanayım, hem de tarifem düşük olsun diye abone olacak paket bakınırken aşırı güven ağına takılıp her ay beklediğinden fazla ödeme girdabına girebiliyor.
Şimdi konuşayım, yarın sabah erken kalkıp cep telefonu faturamı azaltırım
Peki, bu koşullar altında, cep telefonu kullanım harcamalarınızı nasıl azaltabilirsiniz? Bu yazıyı okuduğunuza göre harcamalarınız konusunda duyarlı biri olma ihtimaliniz yüksek olabilir. Ama bir dakika, gerçekten böyle olsaydı muhtemelen zaten cep telefonu faturanızı azaltmanın yollarını benden daha iyi biliyor olurdunuz. Çok daha muhtemel olan ise şu: Arada bir harcamalarınızı azaltmak konusu aklınıza takılıyor, bu konuda geçici bir heves yaşıyorsunuz ama gerçekte cep telefonu kullanımınız için yaptığınız ödemeleri o kadar da kafanıza takmıyorsunuz. Yoksa siz şu “şimdi yatayım sabah erken kalkar çalışırım” diyerek final dönemini geçiren öğrenci değil misiniz?
Gelin kabul edelim, statükocusunuz!
Eğer herkes en uygun tarifenin peşinde koşuyor olsaydı, insanların tarifelerini ve GSM operatörlerini sık sık değiştirmesi gerekirdi. Ancak, bu beklediğimiz kadar sık olan bir şey değil. Bunun nedeni, doğanın garip bir oyunu nedeniyle pek çoğumuzun statükocu olması. Statükoculuk, insanların var olan duruma akıl dışı bir şekilde bağlanmasını ifade ediyor. [2] Tahmin edebileceğiniz gibi bu durum GSM şirketlerinin çok hoşuna gidiyor. Bu sebeple, yeni abone elde etmek için sundukları bazı harika tarifeleri mevcut müşterilerine sunmuyorlar. Arada bu durumu fark eden müşteriler olursa, onları da “sadece onlara özel” harika bir tarifeyle 24 aylık taahhütlü abonelikle ödüllendiriliyorlar! Sanki her şey, statükoculuğa olan doğal eğilimimiz bile, daha fazla fatura ödememiz için tasarlanmış gibi öyle değil mi?
Konuşmadıkça kazandıran faturasız paket
Aslında yapacağınız şey basit. Kullandığınız kadar ödeyeceğiniz faturasız bir tarifeye geçin veya avantajlı faturasız paketlerden birine abone olun. GSM operatörünüz faturalı tarifeye geçmeniz için bin bir avantaj sunacaktır. Kendinize hâkim olun. Ayrıca maalesef genel olarak rasyonaliteden yoksun olduğumuz için kendi kendimizi kısıtlayacak yöntemler de geliştirmeniz gerekiyor! Mesela, faturasız hattınıza her ayın belirli bir günü belirli bir miktar TL yükleyin ve daha fazla TL yüklemeyeceğinize kendi kendinize söz verin, hatta gerekiyorsa fazla harcama yaptığınızda kendinizi çeşitli şekillerde cezalandırın. Ya da her ay sadece abone olduğunuz paketi satın alacak kadar TL yükleyebilirsiniz. Her iki durumda da “kontörüm yok” bahanesiyle pek çok fazla harcamadan kaçınabilirsiniz. Tarifenizi abone olduğunuz şirketin belirlemesine izin vermeyin. Konuşmadıkça kazandıran faturasız paket şu anda piyasadaki en avantajlı paket! Kaçırmayın derim.
İktisatçı: Hem dost hem de düşman!
Sandığınızın aksine iktisatçılar tüketicilerin her yerde ve her zaman rasyonel olduğunu varsaymıyor. Örneğimizde, rasyonel GSM şirketleri, rasyonel olmayan, akıl dışı davranan müşterilerinden daha fazla para kazanmak için çeşitli stratejiler geliştirdiğini gördük. İktisatta nispeten yeni bir alan olan davranışsal iktisat işte böyle aklımızı kaybettiğimiz durumları inceleyen bir araştırma alanı. Hatta bir grup davranışsal iktisatçı daha rasyonel olmamız için neler yapılması gerektiği konusunda da kafa yoruyor. Örneğin, gelecekte çok ihtiyaç duyacağı halde bugün tasarruf etmeyi beceremeyen bireylerin 3D Full HD Led TV almak yerine emeklilik fonuna para yatırmalarını sağlayacak politikaların nasıl tasarlanabileceği hakkında düşünüyorlar. Tabii öte taraftan bazıları da şirketlere yeni pazarlama teknikleri önerip zaaflarımızın nasıl kâra dönüştürülebileceğini düşünüyor. Yine de hiçbiri bize hadi açın telefonu arabada, uçakta, duşta, tuvalette ve aklınıza gelen her yerde sınırsız ve özgürce cep telefonuyla konuşun demiyor. Durun. Yoksa diyorlar mı?
[1] Grubb, M. D. (2009) “Selling to overconfident consumers”, American Economic Review, 99(5): 1770–1807, http://www.mit.edu/~mgrubb/aer.99.5.pdf
[2] Statükoculuk konusunda Doç Dr. Zafer Akın’ın internet günlüğündeki yazıya ve Rüştü Duran’ın İktisadiyat’taki yazısına bakmanızı öneririm.