Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Türkiye Kürdistan petrolüyle neden ilgilenmektedir?

    Güven Sak, Dr.08 Aralık 2012 - Okunma Sayısı: 912

    Dünyada ülkeler ikiye ayrılır: havaalanına iner inmez akıllı telefonunuzun elektronik postaları almaya başladığı ülkeler ve diğerleri. Kuzey Irak’taki gösterişli Erbil Uluslararası Havaalanı ülkeyi birinci gruba sokmaktadır. Havaalanı 2010 yılında ve pek tabii bir Türk inşaat şirketi tarafından yenilenmiştir. Fakat bu,  Türkiye’nin Enerji Bakanı havaalanında sıcak karşılanacağı anlamına gelmemektedir. Bağdat yönetimi petrol ve doğal gaz hakkında bir konferansa katılmak üzere kente giden Taner Yıldız’ı taşıyan özel uçağın havaalanına inmesine izin vermemiştir.

    Erbil’e en son bir yıl kadar önce gittiğimde “Family Mall” alışveriş merkezini görünce çok şaşırmıştım. Türkiye’dekilerden bir farkı yoktu. Markalar Türk markaları, ürünler Türk ürünleri, tabelalar Türkçe… Yemek katında bile restoranların Türkçe menüsü vardı ve tüm garsonlar Türkiye’dendi. Bu arada, Türkiye derken sınır komşusu Şırnak’tan bahsediyorum. Velhasıl,  Türk KOBİ’leri Kuzey Irak’ın ilk hükümetinden yani Neçirvan Barzani döneminden bu yana bölgede aktiftir. Ancak bugünlerde Bölgesel Kürt Yönetimi (KRG) idaresindeki bölge Türkiye için yeni bir anlam daha taşımaktadır. Bölgenin sunduğu sayısız ticari olanak arasında Türkiye’yi en çok ilgilendiren Kürdistan petrolüdür.

    Malumunuz, karbon bazlı fosil yakıt üretemeyen Türkiye, petrol ve doğalgazda ithalata son derece bağımlıdır. Enerji ithalatı toplam ithalatın yaklaşık yarısına tekabül etmektedir ve şu anda 60 milyar lira civarında olan enerji faturasının daha da artması bekleniyor. Yüksek cari açıktan muzdarip bir ülke için kötü haber. Tabii, cari dengesizliğin sebebi enerji ithalatı değil. Örneğin, bir başka net enerji ithalatçısı olan Güney Kore’de bu durum cari dengede yapısal bir bozukluğa yol açmıyor. Türkiye ekonomisinin soğuma sürecine girdiği 2012 yılında büyüme oranı yüzde 70 oranında azalarak yüzde 9’dan yüzde 3’e geriledi. Buna karşın cari açık sadece yüzde 30’luk bir azalmayla milli gelirin yüzde 10’undan yüzde 7,5’ine geriledi.

    Mevcut enerji ortakları İran ve Rusya, Türkiye için pek ideal bir tablo oluşturmuyor. Türkiye yaptırımlardan kaçmak için İran’a altın ile ödeme yapıyordu. Ancak ABD’nin yeni yönetmeliği bu seçeneği ortadan kaldıracak. Bu da demektir ki, Türkiye Rusya’ya ödenecek enerji faturasında artış beklemelidir. Mevcut yavaş büyüme döneminde, özelikle de halihazırda yüksek olan cari açık düşünüldüğünde bu kötü haberdir. 2013 yılında cari açığın sürdürülebilirliği açısından kötüye işarettir.

    Çeşitlilik her zaman iyidir. Ancak bölgesindeki kargaşa Türkiye’nin Kürdistan petrolüne ve doğalgazına ilgisini daha da artırmaktadır. Kürdistan yeni ortaya çıkmış bir tedarik rotasıdır. Türkiye de KRG’nin kendi kaynaklarını pazarlaması açısından önemlidir, zira Suriye üzerinden geçen tedarik rotası en az beş yıl daha kapalıdır. Peki, elimizdeki bir kazan-kazan durumu mudur? Türkiye Enerji Bakanı’nın özel jetine iniş yasağı koyan Bağdat federal hükümetine göre değildir.

    Türkiye’nin sorunu Kürtlere karşı şizofrenik tavrıdır. Güney Kürtleri Türkiye için vazgeçilmez müttefik durumundaysa, kuzey Kürtleri de öyle olmalıdır. Erbil eskiden tüm etnik çeşitliliğiyle Musul vilayetinin bir parçasıydı. Musul vilayeti ise Kurtuluş Savaşı’nda Misak-ı Milli’nin bir parçasıydı. Görünen o ki, ne Ankara ne de Bağdat bu gerçeği unutmamıştır.

    Bu köşe yazısı 08.12.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır