Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Suriye ve Altın Kural

    Güven Sak, Dr.30 Haziran 2012 - Okunma Sayısı: 994

    Her zaman olduğu gibi bu sıralarda da Türkiye’nin çevresinde bir hayatta kalma mücadelesi devam ediyor. Güneyde, Suriye’de bir mücadele sürüyor. Neredeyse bir nesilden fazla İranlı hayatta kalma mücadelesinin içinde büyüdü. Tabi, İsrail’i de unutmamak lazım. Hatta bu resme Putin’in Rusyası da eklenebilir. Bu mücadele hissiyatı Türklerin de yakından bildiği bir histir. Türkiye Cumhuriyeti varoluşsal bir tehdit üzerine kurulmuş, İmparatorluk tarihe karışmıştır. Bizim buralarda politikaları şekillendiren şey korkudur. İktidardaki liderler, gözleri kendilerinin olanı almaya niyeti olanların üzerinde, kazançlarını sağlamlaştırmak için umutsuz bir mücadele içerisindedir. (Chiozza ve Goemans’ın Leadership and International Conflict – Liderlik ve Uluslararası Uzlaşmazlıklar isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim).

    Geçen hafta Suriye, eğitim görevinde olduğu söylenen bir Türk askeri uçağını vurdu. Bazılarına göre Türk uçağı olası bir NATO hava saldırısına hedef belirlemek üzere alçaktan uçuyordu, tıpkı Libya’da olduğu gibi… Türkiye, indirilen uçağın Suriye hava sahasını yalnızca kısa bir süre ihlal ettiğini belirtti. Olaydan sonra Türkiye tarafından gelen ilk bilgi Türk hava sahasının Ocak 2012’den bu yana 114 kez ihlal edildiğine ilişkindi. “Gördüğünüz gibi, hava sahamız bu yıl tam 114 kez ihlal edildi, ama biz kimseyi vurmadık”. Türkiye’nin ilk tepkisi bu oldu.

    Müzakerelerden sonra Türkiye, Suriye sınırında angajman kurallarını değiştirdiğini ve artık yaklaşan tüm Suriye kuvvetlerini askeri hedef olarak ele alacaklarını açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu duyuruyu yaparken Türkiye’nin Suriye’ye karşı düşmanlığını çok açık bir biçimde ifade etti. Zaten söz konusu olayın kendisi de Suriye’nin herhangi bir açıklama yapılmaksızın Türkiye ile angajman kurallarını değiştirdiğini ortaya koyuyordu.

    Peki, Suriye’de fikir değişikliğine neden olan neydi? Muhtemelen, Türkiye’nin Suriyeli isyancıları silahlandırma konusunda artan faaliyetleriyle ilgiliydi. Suriye ordusunu anlamakta her zaman güçlük çekmişimdir. İlk başta Facebook ordusu gibi görünüyordu. Şimdiyse Suriye içerisindeki olaylar gitgide artıyor. Eskiden Suriye Türkiye’deki Kürt isyancıları desteklerdi. Görünen o ki, şimdi de Türkiye Suriye’de benzer direnişleri destekliyor. Bu bize yapıldığında hiç hoşumuza gitmemişti; şimdi de Suriye için aynı durum geçerli. İncil, “Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma” der. Belki de bu sözden Türkiye’nin de çıkarması gereken dersler vardır.

    Ruslar en azından İncil’deki bu bilgeliği kavramış görünmektedir. Belki de bu Rusların varoluşsal mücadele hissiyle ilgilidir. İki hafta önce Moskova’daydım. Rus bir analist, Libya ile Suriye’nin durumunu ilişkilendirerek, Libya’nın da Moskova’da sona eren yolun başlangıç noktası olup olmadığını sordu. “İşte bu nedenle Rusya sağlam durmalı ve Suriye konusunda kırmızı çizgi çekmeli” dedi. Bana kalırsa bu çok Ortadoğulu bir ifadedir. Ruslar neden İncil’in emirlerine harfiyen uymaktadır? Çünkü onların da korkuları vardır.

    Çağımız birden antidemokratik rejimlere karşı Facebook ve Twitter ayaklanmalarının yapıldığı bir çağ haline geldi. Az sayıda kişinin milyonları yönettiği ülkelerde yaşayan insanlar eşit muamele görmek istiyorlar. Belki de, Internet’in verdiği eşitlik duygusunu gerçek hayatta da yaşamak istiyorlar. Bölgelere göre Facebook kullanıcılarının ne kadar aktif olduğunu gösteren haritayı gördünüz mü? Faaliyet dünyanın batı yarısında yoğunlaşmış durumdadır. Özendirme etkisi işte böyle bir şeydir.

    Bu köşe yazısı 30.06.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır