Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Aman dikkat: Malzeme yorgunluğu neyin olmasın

    Fatih Özatay, Dr.24 Mayıs 2012 - Okunma Sayısı: 1112

     

    Sık kullanım nedeniyle politika aracımız (malzememiz) umarım malzeme yorgunluğuna ya da metal yorgunluğuna uğramaz.

    Her şey nasıl başlamıştı? Küresel kriz öncesinde çoğu ülkede fiyat istikrarı çoktan sağlanmıştı. Bazı ülkelerde ise enflasyon düzeyleri oldukça düşmüş, böylelikle fiyat istikrarının sağlanmasına az kalmıştı. Oysa küresel finansal kriz çıktı. Fiyat istikrarına karşın çıktı. Alınan ders açıktı: Salt fiyat istikrarına odaklanmak sorunları çözmüyordu.

    Finansal sektörün ekonomiler hızla büyürken risk alma iştahı artıyor. Aynı olgu şirketlerin ve tüketicilerin davranışlarında da gözleniyor. Bu iştah artışı mesela daha fazla kredi açılmasına yol açıyor. Bu durumda tüketim ve yatırım daha da artıyor. Büyüme oranı iyice yükseliyor; normalinin üzerine çıkıyor. Ekonomiler yavaş büyürken ya da küçülürken tam tersi yaşanıyor. Risk alma iştahı azalıyor. Büyüme oranı normalinin daha da altına iniyor.

    Risk alma iştahı

    Dolayısıyla risk alma iştahındaki paralel dalgalanmaların piyasa ekonomilerinde gözlenen dalgalanmaları şiddetlendirmesi söz konusu. Bu nedenle makro finansal istikrarı sağlamanın temel yolunun, ekonomideki dalgalanmalara paralel hareket eden risk alma iştahına çekidüzen vermekten geçtiği daha çok düşünülmeye başlandı küresel krizden sonra. İyi dönemlerde risk alma iştahını azaltıcı, kötü günlerde ise arttırıcı önlemlere gereksinim olduğu görüldü.

    Her şey işte böyle başladı. Merkez Bankası (TCMB) artık iki temel amacı olduğunu ilan etti: Fiyat istikrarı ve finansal istikrar. Bu amaçlara ulaşmak için sadece kısa vadeli faizleri değiştirmekle yetinmeyeceğini duyurdu. Makro sakıngan (makro ihtiyatlı) araçlar da kullanacağını ilan etti. Bu çerçevede 2010’un son iki ayı ile 2011’in ilk yarısı arasındaki dönemde zorunlu karşılık oranlarını değiştirme yoluna gitti. Bu politikanın neden işe yaramadığını, zorunlu karşılık oranlarını değiştirmek suretiyle elde edilmek istenen amaçlara ancak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun elindeki araçları kullanmasıyla ulaşılabildiğini bu köşede çok okudunuz.

    Peki, şimdi nereye geldik? ‘Kürkçü dükkânı benzeri’ne geri döndük. TCMB’nin uzunca bir süredir faiz dışında bir araç kullandığını görüyor musunuz? Kürkçü dükkânında faiz en sık ayda bir değiştirilirdi. Genellikle de aylarca değişmezdi. ‘Kürkçü dükkânı benzeri’nde ise her gün kısa vadeli faiz TCMB’ce değiştiriliyor. Günlük olarak kısa vadeli faizin ne olacağını bilmiyoruz. Ama kısa vadeli faizin dalgalanacağı aralığı (faiz koridorunun alt ve üst sınırlarını) biliyoruz.

    Faize geri döndük

    Farklı bir ifadeyle, yine faiz politikasına döndük. Üstelik ne dönüş: Artık faiz günlük olarak değişiyor. Bu politika esnek mi? Evet, esnek. Esneklik iyi bir şey mi? Amaca göre değişir. Mesela asma köprülerin bir miktar esnemeleri, kaskatı durmamaları gerekir. Ama şiddetli rüzgârlar sonucunda ya da üzerlerinden uygun adım geçildiğinde bu esneme öyle dalga boylarına ulaşabilir ki köprü rezonansa girip çökebilir. Faydalı sanılan esneklik, o tehlikeli dalga boyu dikkate alınmadan sağlanmışsa, an gelir zararlı da olabilir.

    TCMB’nin esnekliği iyidir ya da kötüdür, fikrim var elbette, ama bu yazının amacı bu esnekliğin iyi olup olmadığını tartışmak değil. Sadece not düşmek istedim: Çok araçlı bir para politikası uygulanacak diye başladık, geldiğimiz noktada ise sadece tek aracımız var. Üstelik onu da her Allah’ın günü kullanıyoruz. Madem ki rezonans falan gibi teknik terimler kullanmaya çalışıp yazıyı aklımca makyajladım, yine öyle yapayım: Sık kullanım nedeniyle politika aracımız (malzememiz) umarım malzeme yorgunluğuna ya da farklı Türkçe kullanımlarda olduğu gibi metal yorgunluğuna uğramaz. Hayırlısı...


    Bu köşe yazısı 24.05.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır