Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Havalar nasıl olacak?

    Fatih Özatay, Dr.09 Şubat 2012 - Okunma Sayısı: 1235

     

    Türkiye'ye fon girişleri arttı, aynı koşullar geçerli olursa ekonomide 2012 büyümesi yüzde 4'ün üzerine çıkar.

    'Para politikasında yeni arayışlar’ dizisindeki kurumsal düzenleme önerim hakkında tartışmaya katılanlar var; görüşlerine cumartesi günü yer vereceğim. Dün aralık ayına ait sanayi üretim verileri açıklandı. Bugün o verilerden yola çıkarak 2012 büyüme tahminlerine dönmek istiyorum.

    2011 yılında sanayi üretim artışı bir yıl öncesine kıyasla yüzde 8,9 oranında arttı. 2010’da ise yıllık artış oranı yüzde 13,1 düzeyindeydi. Son aylardaki gelişmeler daha önemli çünkü 2012 büyümesinin ne düzeyde gerçekleşebileceği açısından bir ön bilgi verecekler. Çok fazla rakama boğmadan söyleyeyim: Sanayi üretiminin artış hızında yılın son çeyreğinde bir miktar ivme kaybı görünse de belirgin bir değişiklik yok.

    2011’in son dört ayında Avrupa Birliği’ndeki gelişmelere bağlı olarak küresel finansal piyasalar yeniden karışmış ve dalgalı bir seyir izlemekle birlikte risk alma iştahı düşmüştü. Euro Bölgesi liderlerinin derin sorunlara bir türlü çare üretememeleri, onlar çare üretemedikçe de Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) kısa dönemi kurtaracak önlemlere yanaşmaması, 2012 açısından karamsar görüşleri arttırmıştı. Özellikle uluslararası fon akımlarının keskin biçimde azalması olasılığı belirgin biçimde yükselmişti. Bu nedenle 2012’ye ilişkin büyüme beklentileri tüm dünyada aşağıya çekilmişti. Bunun son örneği, geçenlerde IMF’den geldi. IMF’nin yeni öngörüsüne göre tüm dünyanın 2012’de yüzde 3.3 oranında büyümesi bekleniyor. Bu değer, IMF’nin Eylül 2011’de yaptığı öngörüye kıyasla 0.7 puan daha düşük.

    Yılın son aylarında Merkez Bankası’nın daha yüksek bir faiz politikasına geçmesi, Euro Bölgesi’nde yaşanan derin kriz ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun haziran ayında aldığı önlemler, kredi arzının ve talebinin artış hızını düşürdü. Öte yandan, Avrupa’nın içinde bulunduğu durum, ihracatımızın 2012’deki performansı açısından soru işaretleri doğurdu. 2012’ye ilişkin büyüme tahminleri bu ortamda yapıldı.

    Daha önce (13 Eylül 2011’de) 2012’ye ilişkin iki ana senaryo vermiştim. Senaryoların ilki, Avrupa’da krizin şiddetlenmediği ve ABD Merkez Bankası’nın (FED) kararlarının belirleyici olacağı senaryo idi. FED’in yeni bir parasal genişlemeye gitmesi halinde, “...Bu koşullar altında büyüme hızımız sözünü ettiğim dönemde yine potansiyelimizin üzerinde kalır ve yine cari açık sorununu tartışırız. Mevcut koşullar altında bu senaryonun gerçekleşmesi olasılığının giderek azaldığını düşünüyorum” demişim. İkinci ana senaryom ise Avrupa’daki krizin şiddetlenmesi olasılığının giderek yükseldiği senaryoydu. Avrupa’daki bankaların bilançolarının daha da bozulması söz konusu oluyordu. Yine bazı olasılıkları tartıştıktan sonra “...Ekonomimiz küçülür ve işsizlik sıçrar. FED’in yeni bir parasal genişlemeye gitmesi bu olumsuz etkileri bir miktar törpüleyebilir” yolunda ahkâm kesmişim.

    Daha sonraki yazılarımda bazı alt senaryolara yer verdim. Senaryo 1’i biraz daha az iyimser yaptım. Ayrıca Senaryo 2’deki karamsarlığın daha az olmasının hangi koşullara bağlı olduğunu tartıştım. Sonuçta Senaryo 2’nin bir alt senaryosu (Avrupa’da kriz eylüle göre daha kötü olan aralıktaki durumda kalıyor, FED düşük faiz politikasını sürdürüyor) o tarihte daha makul göründü. Büyüme tahminimi yüzde 1-3 aralığında verdim. 

    Yüzde 4’ü aşabilir

    Aralık ayının sonuna doğru Euro Bölgesi için bir dizi karar açıklandı. ECB devreye girdi ve bankalara yüklü miktarda fon aktardı. FED yeni bir parasal genişlemeye gidebileceği sinyalini verdi. Sonuçta, ocak ayından bu yana risk alma iştahı belirgin biçimde yükseldi. Türkiye’ye yönelik fon girişleri de arttı. Bu koşullar, Senaryo 1’deki koşullara yakınlar. Bundan sonra da aynı koşullar geçerli olursa, 2012 büyümesi, resmi tahmin olan yüzde 4’ün belirgin biçimde üzerine çıkar. Yine aynı soru. Bu koşullar sürer mi? Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Birkaç hafta sonra tekrar küçülme, ondan birkaç hafta sonra da yüzde 5-6 büyüme ihtimalinden söz etmem mümkün. Ortalık çok belirsiz. Ne yazık ki Türkiye’nin büyüme oranı yabancı mali yatırımcıların ‘havasına’ kalmış durumda.


    Bu köşe yazısı 09.02.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır