Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Para politikasında yeni arayışlar (5)

    Fatih Özatay, Dr.31 Ocak 2012 - Okunma Sayısı: 1195

     

    "Makro-sakıngan politika araç işe yarasın diye, diğer politika aracı olan haftalık faizin gücü azaltılıyor."

    Cumartesi günü, TCMB’nin, yeni para politikası uygulaması çerçevesinde, zorunlu karşılık oranlarını bir makro-sakıngan politika aracı olarak kullandığını belirttim. Amaç, hızlı kredi genişlemesinden kaynaklanan finansal istikrarsızlık riskini azaltmaktı. O politika bir açmazla karşılaştı: Bankalar kredi arzını aynı hızla arttırmaya devam etmek istiyorlarsa, TCMB’nin zorunlu karşılık oranını arttırarak el koyduğu fonlarını (mevduatlarını), TCMB’den haftalık vadede borçlanarak telafi edebilirlerdi. Zira el koyulan mevduatın vadesi çok kısaydı. TCMB ise diğer politika aracı olan haftalık faiz oranının, piyasada belirlenen faiz hadlerini etkileyebilmesi için, bankaların talep ettiği fonu bankalara vermek zorundaydı. Yani, bir pencereden çektiği parayı diğer pencereden bankalara vermesi gerekiyordu.

    Bu açmazdan iki yolla kurtulmak mümkün. Birincisi, enflasyon hedeflemesi rejiminde kalarak, ‘doğru’, yani politika faizinin ayağına dolaşmayacak makro-sakıngan politika aracını bulup, onu kullanarak bu rejimi güçlendirmek. İkincisi, sadece finansal istikrara odaklanıp, enflasyon hedeflemesinden vazgeçmek ya da onu bir süreliğine askıya almak. TCMB, bir süredir ikinci yolu seçmiş görünüyor. Önce 15 Ekim 2010’da faiz koridorunun alt sınırını oluşturan bankalardan borç alma faizini indirerek faiz koridorunu aşağıya doğru genişletti. 12 Kasım ve 17 Aralık 2010’da alt sınırı belirgin biçimde düşürdü. Üst sınırda ise ufak bir artış oldu. Bu iki tarihte de politika faizi (repo faizi) düşürüldü. 4 Ağustos 2011’e kadar bu koridor ve politika faizi ile gelindi. Bu tarihler arasında piyasada belirlenen faizin önemli ölçüde dalgalanmasına izin verildi. Farklı bir ifadeyle, bunca süre, günlük olarak piyasa faizinin politika faizinden önemli ölçüde sapması sağlandı.

    Peki, piyasa faizinin bu ölçüde dalgalanmasına izin verilmesinin nedeni ne? Şu: Bankaların TCMB’den borçlanma maliyetleri hakkında belirsizlik yaratarak yukarıda anlattığım açmazı ortadan kaldırmak; bankaların TCMB’den borç alarak kredi artışını sürdürmelerini engellemek. Kanıtı TCMB yetkililerinin çeşitli açıklamalarında ve konuşmalarında var. Sayın Erdem Başçı ve Sayın Hakan Kara’nın ortaklaşa kaleme aldıkları bir makaleden (İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Mayıs 2011 sayısı) alıntı yapayım:

    “...Zorunlu karşılıkların politika aracı olarak etkinliğinin arttırılması için… gecelik piyasadaki faiz oynaklığının kontrollü bir şekilde dalgalanmasına ve dolayısıyla faiz koridorunun daha aktif bir politika aracı olarak kullanılmasına olanak tanınmıştır (sayfa 13). …Normal şartlarda, zorunlu karşılık uygulamasıyla çekilen likiditenin tamamının merkez bankası kaynaklarından karşılandığı varsayımı altında, zorunlu karşılık oranlarındaki artışın kredi davranışı üzerinde önemli bir etkisinin olmaması beklenir… Ancak pratikte durum çok farklı olabilmektedir. Bankalar, zorunlu karşılıkların arttırılması yoluyla ortaya çıkan likidite açığının tamamını merkez bankasından borçlanarak sağlamaları durumunda, ortaya çıkan faiz riskini üstlenmek durumunda kalacaktır… Politika faizinin gelecekte izleyeceği seyre dair belirsizliğin yüksek olması durumunda, bankaların kısa vadeli fonlamalarını arttırmaları durumunda maruz kaldıkları faiz riski daha da belirgin hale gelebilecektir. Nitekim, TCMB’nin Kasım 2010 döneminden itibaren açık olarak uygulamaya başladığı politika bileşiminde kısa vadeli faizlerin tahmin edilebilirliği azaltılarak zorunlu karşılıkların faiz riski kanalının güçlendirilmesi de amaçlanmıştır (sayfa 15).”

    Faizi dalgalandırma uygulaması, halen sürüyor. Politika faizi, piyasada belirlenen faizleri etkilediği sürece güçlü. Ama piyasada belirlenen faizleri etkilemenin yolu, öncelikle kısa vadeli piyasa faizinin politika faizine yakın bir yerde oluşmasından geçiyor. Oysa kısa vadeli piyasa faizinin, politika faizinden sürekli olarak, farklı yön ve miktarlarda sapmasına izin veriliyor. Kısacası, makro-sakıngan politika araç işe yarasın diye, diğer politika aracı olan haftalık faizin gücü azaltılıyor. İki araç arasındaki uyum nasıl sağlanacak? Dizinin son yazısında bu soruya yanıt arayacağım.


    Bu köşe yazısı 31.01.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır