Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Riskleri azaltmak için geliştirilen öneriler

    Fatih Özatay, Dr.01 Ekim 2011 - Okunma Sayısı: 987

     

    IMF, Avrupa'dan öncelikle 21 Temmuz'da alınan kararların tam anlamıyla yürürlüğe konulmasını istiyor.

    Kürenin başının üzerinde iki t tane büyük risk dolaşıp duruyor. Birinci risk Avrupa, ikinci risk ise ABD ile ilgili. Bu risklerin gerçekleşmesini engellemek amacıyla bazı öneriler var. İki tanesine değineceğim. İlk öneri IMF'nin geçen hafta içinde yayımladığı 'Dünya Ekonomik Görünümü' adlı raporunda yer alıyor. İkinci öneri pazartesi günü internete düştü. Avrupa'ya ilişkin ve bu konudaki çalışmalarıyla tanınan bir akademisyenden geliyor. IMF'nin Avrupa için önerileri şöyle: Öncelikle 21 Temmuz'da alınan kararların tam anlamıyla yürürlüğe konulmasını istiyor. Bu gerçekleşirse Avrupa İstikrar Fonu'nun kaynakları kullanılarak zor durumdaki bankalara sermaye desteği verilmesi ve devlet borçlarının bir kısmının (geri) satın alınması mümkün olacak. Bunlar sağlandıktan sonra ise üç temel adım atılmasını öneriyor. Birincisi, devlet tahvili piyasasında yeni sorunlar çıkmaması için Avrupa Merkez Bankası (ECB) tüm gücüyle gerekli müdahaleleri yapmalı. Yani "Gerektiğinde tahvil satın alıp piyasaya para çıkarmaktan çekinme" deniliyor. İkinci öneri ise çevre ülkelerin bir yandan mali disipline ilişkin adımlar atarken diğer yandan yapısal sorunlarını çözecek reformları sürdürmeleri. Üçüncü olarak ECB'den politika faizini düşürmesi isteniliyor. ABD'den kaynaklanan riski azaltmak için temelde iki önerisi var IMF'nin. Birincisi, ABD Merkez Bankası'nın (FED) geleneksel olmayan politika araçlarını kullanmaya hazır olmasını (gerektiğinde yeni bir parasal genişlemeye gitmesini) istiyor. İkinci olarak, ABD'nin bir yandan orta vadede kamu borcunun düşmesini sağlayacak maliye politikası önlemlerini almasını ve böylelikle piyasaları borcunun sürdürülebilirliği hakkında rahatlatmasını öneriyor. Diğer yandan da kısa vadede iç talebi arttırıcı önlemler almasını istiyor. Özellikle işsizlik yardımlarının arttırılması ve harcama eğilimi yüksek gruplara yönelik vergi oram indirimleri öneriliyor. Avrupa'ya ilişkin dikkat çekici bir çözüm önerisi ise bir dizi yazı sonrasında Prof. Wyplosz'dan geldi (www.voxeu.org sitesindeki 26 Eylül tarihli yazı). Üç temel adım atılmasını öneriyor. Birinci adım, mevcut kamu borcu ile ilgili. ECB'nin mevcut borçlara garanti vererek bu tahvillerin değeri için bir alt sınır oluşturmasını öneriyor. Bu garanti tüm borca verilmeyecek; mesela her ülkenin GSYH'sinin yüzde 60'ına kadar olan kısmı için geçerli olacak. Bu durumda, piyasaların anında bu tahvillerin değerini yeniden hesaplayacağını belirtiyor. Sözgelimi, bu durumda bir euroluk bir mevcut Yunanistan tahvilinin değeri anında 50 sente düşecek. Diğer ülkelerinkilerin değeri ise daha yüksek olacak. Devletler, bu piyasa değerinden yola çıkarak tahvillerini yeniden yapılandırabilecekler. İkinci adımda, devletlerin yeniden borçlanabilmelerini sağlamak için yeni çıkarılacak devlet tahvillerine ECB garantör olacak, Garantörlük koşula bağlı: Verilecek garantinin bazı devletlerin maliye politikalarını gevşetmelerine yol açmaması için ise yeni kurumsal düzenlemeler (mali kurallar, bağımsız kurullar gibi) öneriyor. Bunların hem ECB hem de Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilmesi koşulunun getirilmesini istiyor. Bu kurumsal düzenlemelere her ülkenin bağlı kalması gerekiyor. Bunlardan sapma olunca garanti devre dışı kalıyor. Üçüncü adımda ise (bazı ülkeler borçlarını ödeyemeyecekleri için) batma durumuna gelecek bankalara Avrupa İstikrar Fonu tarafından sermaye desteği verilmesi var.


    Bu köşe yazısı 01.10.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır