Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Borcun azaltılması

    Fatih Özatay, Dr.03 Eylül 2011 - Okunma Sayısı: 1085

     

    Kötü günlerde işsizliğe karşı daha etkili önlemler almak istiyorsak, iyi günlerde daha fazla manevra alanı yaratmalıyız.

    İki hafta önce yazdığım 'Manevra alanı' başlıklı yazıma yıllarca kamu finansmanı alanında çalışmış ve uzmanlaşmış arkadaşım Sayın Emin Dedeoğlu'ndan bir eleştiri geldi. Yazı, 'torba yasa' olarak da bilinen 2011 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi ile devletin 'vergi affı' yoluyla elde edeceği gelirlerin kullanımına ilişkindi. Son paragrafında şöyle demiştim: "Kıssadan hisse şu: Kötü günlerde kullanmak üzere iyi günlerde bir miktar bütçe gelirini bir köşeye koymakta yarar var."

    Sonuçlar farklı değil

    Arkadaşım bütçe gelirinin, kötü günlerde kullanmak üzere nasıl olup da bir kenara konulacağını sorgulamış eleştirisinde. Söyle diyor: "Halihazırda yurtiçi ve dışına borçlan olan bir ülke hazinesi diyelim ki olağanüstü bir vergi performansı nedeniyle öngördüğünden fazla gelir elde etmiş olsun veya ilerideki olası kötü günler için şimdiden önlem almak istesin. Ne yapar? Yapacağı iki şey vardır, ikisi de borçlanma ile ilgilidir: Birinci seçenek olarak ilave gelir kadar harcamaz, bu kadar kısmı az borçlanır, yani stokunu küçültür, İkinci seçenek olarak harcamalarını kısarak tasarruf eder; bunun da sonucu aynıdır." Sayın Dedeoğlu'nun yazısı başka ayrıntılarla devam ediyor. Vergi affı yoluyla elde edilecek (önemli bir kısmı elde edildi bile) ek gelirlerin kullanımına ilişkin çoğumuzun aklında olan arkadaşımın belirttiği ilk seçenek: Ek gelirler ile mevcut borçların azaltılması. Elbette 'akılda olanın' hem de 'kıssadan hisse' faslında çok daha net yazılması gerekiyordu; Sayın Dedeoğlu haklı.

    Ülkelerin tepkileri farklı

    O yazımda küresel krizin en civcivli aylarında zirveye erişmekte olan işsizliği azaltmak için G-20 ülkelerinin aldıkları iç talebi arttırıcı önlemlerden söz ediyordum. Bu önlemler elbette bütçe harcamalarım yükseltiyordu, kimi ülkelerde ek olarak vergi gelirlerini de azaltıyordu. Dolayısıyla, maliye politikasındaki manevra alanları aynı olmadıkça, krizden aynı düzeyde etkilenmiş olsalar bile ülkelerin krize aynı düzeyde tepki vermeleri beklenemezdi. Maliye politikasındaki manevra alanının genişliğini belirleyen bazı unsurlar var. Bunların başında kamu borcunun düzeyi geliyor. O yazı, milli gelirlerine oranla borcu daha düşük düzeyde olan gelişmekte olan G-20 ülkelerinin, daha fazla bütçe açığını göze alarak, işsizlikteki artışa karşı daha fazla tepki verebildiklerini gösteriyordu. Borcu göreli olarak daha yüksek olan ülkeler ise iç talebi uyana daha az tepki vermişlerdi. Bunların arasında Türkiye de vardı. Düzeltilmiş kıssadan hisse şu: Kötü günlerde işsizliğe karşı daha etkili önlemler almak istiyorsak, iyi günlerde daha fazla manevra alanı yaratmamız gerekiyor. Bunun temel yollarından biri de kamu borcunu azaltmaktan geçiyor. Daha genel olarak söylersem şu: Ülkemize yönelik risk algılamasının kötü günlerde artmamasını ya da mümkün olduğu kadar az artmasını sağlayacak şekilde iyi günlerde kırılganlıklarımızı azaltmalıyız ki, kötü günlerde çekinmeden en radikal önlemleri alabilelim. Bir de not: Mevduat faizi borçlanma faizinden yüksek ve Hazine'nin Merkez Bankası dışında (ticari bankalarda) mevduat hesabı açması mümkün olduğu sürece, vergi affından elde edilen gelirlerde olduğu gibi bir kezlik gelir artışlarının mevduat olarak 'bir köşeye konulmasında' teknik olarak bir yanlışlık olmasa gerek. Bakalım bu 'not'a eleştiri gelecek mi?


    Bu köşe yazısı 03.09.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır