Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    İstikrarın sigortası bankalardır

    Güven Sak, Dr.19 Ağustos 2011 - Okunma Sayısı: 1130


    Bankaların güçlü olması reel ekonomi için olmazsa olmazdır. 2008'den bizi göreli az hasarla geçiren bankaların fedakârlığıydı.

    Merkez Bankası bir süredir finansal istikrarı korumanın önemli olduğundan bahsediyor. Bahsediyor ama finansal istikrardan neyin anlaşılması gerektiği açıklıkla ortaya konulmadığı için ortaya bir iletişim kazası çıkıyor. Bugün müsaadenizle finansal istikrardan ne anladığıma bir değineyim. Merkez Bankası'nın birbirleriyle çelişik görünen dünkü ve bugünkü kararlarını nasıl gördüğümü de anlatayım. Ben son Merkez kararını 'bildiğimiz dünyaya geri dönüş' kararı olarak görüyorum. Merak edenleri aşağıya beklerim efendim.

    2001 krizinden sonra Türkiye'nin en önemli kazanımı üç alandaydı. Birincisi, Maliye Bakanlığı'nın çalışma biçiminde bir değişiklik ortaya çıktı. Kamu hesapları eskisine göre şeffaflaştı. Kamunun hangi programlara ne kadar kaynak aktardığını daha bir açıklıkla görebilir hale geldik. Devlet iç borçlanma senetleri stoku üzerine analiz yapabilmek mümkün hale geldi. Bugün kolaylıkla erişebilir verilere ulaşabilmek için eskiden yoğun mesai harcamanız gerekirdi. İkincisi ise kamu ve özel bankaların çalışma biçimindeki değişiklikti. Bankalarımızın hesapları şeffaflaştı, daha kolaylıkla izlenebilir hale geldi, Kamu ile kamu bankaları arasındaki işlemler de görünür hale geldi. Üçüncü olarak ise kamu hesaplarının ve bankacılık sisteminin şeffaflaşması ile şirketler kesiminin içinde faaliyet gösterdiği ortam da değişiverdi. Şirketler kesiminin hesaplarının şeffaflaşabileceği bir ortam doğdu. Finansal istikrarı işte bu üçlü çerçevenin içine yerleştirmek gerekir. Finansal piyasalardaki fiyat hareketlerinin banka ve şirket bilançoları üzerinde yol açabileceği hasarın farkında olmak, finansal istikrarı korumanın ilk adımıdır. TCMB guvernörü Sayın Erdem Başçı geçen yılın sonunda ilk kez yeni para politikası çerçevesinden bahsettiğinde, bu çerçevede, "Şimdi böyle bir ortamda merkez bankalarının standart enflasyon hedeflemesi çerçevesinden çıkıp, cari açıklara, bunların finansman biçimine ve dövize daha duyarlı olmalarını beklemek gerekir. Merkez bankalarının bu dönemde araç setlerini genişletip, yapıcı belirsizliği de etkin bir politika aracı olarak kullanmaları gerekir. Başçı para politikasında yeni normale uygun kapsamlı değişiklikten bahsetmektedir" diye yazmışım daha işin en başında. Bundandır.

    Şirketler kesimi uzun bir süre döviz kurunun değişmediğini görüp, yabancı para cinsinden borçlanmakla, TL cinsinden borçlanmak arasında bir fark görmüyorsa bu, şirket bilançolarının geleceği açısından kötüdür. Yapısal hasar riskini arttırır. Aynı biçimde, bankalar TL ile yabancı para arasındaki farkı unutmaya başlamışlarsa, o da kötüdür. Ne için kötüdür? Finansal istikrar açısından, Finansal istikrar, piyasada fiyat oynaklığının artmasından ibaret değildir. Nedir? Artan fiyat oynaklığının bilanço hasarına yol açmasına neden olacak bilanço yapılarının var olup olmadığı daha bir önemlidir. Bu nedenle finansal İstikrarı korumak kısa vadeli değil, orta vadeli bir meseledir aynı zamanda. Kısa vadeli olan tarafı şudur: "Nasıl olsa bu kur değişmez, on yıldır aynı yerde, faiz ödemeleri de ucuz, yabana para cinsinden borçlanayım bari" diye şirket bilançolarında bir yeniden yapılanma olmuşsa, TL'nin hızlı değer kaybı istikrarsızlık getirir. Bankaların kur riskini şirketlere aktarmak, bankaların kur riskini şirketlere yönettirmek, sermayeyi kediye yüklemektir. Finansal istikran önemseyen para politikasına bu çerçeveden de bakmak gerekir. Geçen yılın sonu itibariyle kurla ilgili belirsizliği arttırmak, yapıcı belirsizlik kapsamında değerlendirilebilirdi. Ama iş somut tedbir alınmadan çok uzadı. Hadi diyelim seçim vardı. O vakit, seçimden sonra normale dönülebilirdi. Neyse piyasaların "Ağlamayan çocuğa meme vermezler" hesabı devreye girmesiyle, banka, sıcak paranın memlekete girişini istediğini, faiz arttırarak, gösterdi ve bankaların kârlarını arttırabilmek için, bankalara, faiz indirerek, ucuza kaynak sağlamaya başladı. Bankaların güçlü olması, reel ekonomi için olmazsa olmaz şarttır. 2008'den bizi göreli az hasarla geçiren, bankaların fedakârlığıydı, Şirketlerin yiyeceği sokuda onlar taşıyacağına göre bir an önce daha da güçlendirilmelerinde fayda vardır.


    Bu köşe yazısı 19.08.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır