Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    İşsizlik, bütçe ve kapıdaki kriz

    Fatih Özatay, Dr.21 Temmuz 2011 - Okunma Sayısı: 1371


    Ekonomik ısınmaya karşı alınan önlemleri, bazı tüketim mallarına yönelik vergi artışlarıyla destekleyebiliriz.

    Çeşitli ülkelerde yaşanan finansal krizlerden elde edilen bulgular, krizle birlikte artan işsizlik oranının eski düzeyine inmesinin, gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) kayıplarının telafi edilmesinden oldukça sonra gerçekleştiğini gösteriyor. Tanınmış bir çalışmaya göre, bankacılık krizleri ile para krizlerinin birlikte gerçekleştiği finansal krizlerde, GSYH'nin kriz öncesi düzeyine gelmesi ortalama olarak 3.8 yılda gerçekleşiyor. İşsizlik artışı ise bu süreden en az bir yıl daha fazla sürüyor.

    Türkiye'de (mevsim hareketlerinden arındırılmış) GSYH'nin küresel kriz öncesindeki zirve değeri 2008'in ilk çeyreğindeydi. GSYH, tekrar aynı düzeye 2010'un ikinci çeyreğinde döndü; iki yıl ve bir çeyrek sonra. Oldukça uzun bir zaman, ama sözün ettiğim deneyimlerle karşılaştırıldığında daha kısa. Elbette bizde para ve bankacılık krizi çıkmadı. Bu çerçevede, bu karşılaştırmayı çok da anlamlı bulmayanlar olabilir; bir fikir vermesi için yapıyorum. Mevsim hareketlerinden arındırılmış işsizlik oranı ise Şubat ayından beri küresel kriz öncesinde gezindiği yüzde 10 dolayında seyrediyor. Yine uluslararası deneyim ışığında bakıldığında, Türkiye'nin, işsizlik oranını, kriz öncesi düzeyine oldukça erken düşürdüğü anlaşılıyor; olumlu bir gelişme.

    Tek seferlik iyileşme

    'Olumlu, ama' dememek için ve de son zamanlarda epey üzerinde durduğumdan bu gelişmelere 'ısınma' açısından bakmayacağım. Bir diğer olumlu gelişme 'merkezi yönetim bütçe'sinde yaşandı. Yılın ilk altı ayında bütçe fazla verdi. Oysa 2010'un aynı döneminde 15 milyar liralık açık vardı bütçede. Harcamalar tarafında da önemli bir olumlu gelişmeye dikkatinizi çekerim. Bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla faiz harcamaları yaklaşık yüzde 19 oranında azaldı.

    Bu sefer 'olumlu, ama' var. Şu: Bu performansın bu denli çarpıcı biçimde kalıcı olmayacağını gösteren tek seferlik iyileşmeler var bütçede. 'Vergi affı' olarak bilinen yasa Şubat 2011 sonunda yürürlüğe girdi. Bu çerçevede Haziran ayı sonu itibarıyla 8.3 milyar liralık gelir artışı var bütçede. Bu gelir artışının bir süre daha devam ettikten sonra ortadan kalkması beklenir. Başka kalemlerde de tek seferlik iyileşmeler gösterilebilir. Ayrıntıya gerek yok; vergi affı işin 'ama' boyutunu bir miktar anlatıyor.

    Bu çerçevede, bütçe rakamlarının bir de böyle geçici etkiler nedeniyle ortaya çıkan iyileşmelerin ve bozulmaların ayıklanarak açıklanmasında yarar var. Bu ayıklama normalin altında ya da üstünde gerçekleşen büyümenin bütçede yarattığı bozulmayı ya da iyileşmeyi de dikkate almalı. Maliye Bakanlığı'nın bu tür verileri yayınlamasında büyük yarar var. Bu veriler yayınlansaydı, mesela, 2009'da bütçemizin bir yıl öncesine kıyasla o kadar bozulmadığını, 2010'da ise 2009'a kıyasla o kadar iyileşmediğini görecek, ekonomi politikası tartışmalarını daha sağlıklı yapabilecektik.

    Vergi tabanı genişletilmeli

    Bütçe gelirlerinde kalıcı bir iyileşme için bu köşede üzerinde sık durulan vergi tabanını genişletici bir reforma gereksinim var. Bu çok zor reform önerisinin basit çıkış noktasını hatırlayacaksınız: Türkiye'nin vergi gelirlerinin GSYH'sine oranı, OECD ortalamasının en az on puan altında. Önemli bir manevra alanımız var. Bu alanın hiç olmazsa bir kısmını kullanmak bile siyaseten güç reformlar gerektiriyor; işin içine kayıt dışı ile mücadele giriyor.

    Yapılması zorunlu ama gerçekleştirilmesi zor olan bu işe şimdi kalkışsak bile ancak orta vadede sonuç alacağız. En yetkili kişilerin dış kapımızdaki kriz tehlikesinden söz ettikleri bu dönemde, yüksek cari açığın kapımızın dışındakilerin 'gözlerine batmaması' için, tek seferlik gelir artışlarını bir süreliğine sigorta gibi kullanmakta yarar var. Mesela, borç oranımızı biraz daha düşürebiliriz. Ek olarak, ekonomik ısınmaya karşı alınan önlemleri, bazı tüketim mallarına yönelik vergi artışları ile destekleyebiliriz.


    Bu köşe yazısı 21.07.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır