TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bir süre öncesine kadar enflasyon rakamlarının açıklandığı günün özel bir önemi vardı benim için. Heyecanla yeni rakamları bekler, değerlendirmeye çalışırdım. 2001 krizi sonrasındaki yoğun enflasyonla mücadele döneminde Merkez Bankası'nda çalışmanın bende oluşturduğu bir 'meslek deformasyonuydu' herhalde. Neyse ki Merkez Bankası'dan ayrıldıktan sonra bu deformasyon zamanla azaldı. Küresel krizle birlikte ise tamamen ortadan kalktı. Yaş ilerledikçe insan zaten 'deforme' oluyor, aman, bir de meslek deformasyonu neyime gerek diye düşünmüş olmalıyım.
'Neyime gerek' tavrı bilinçaltıma bir 'gereklilik' olarak yerleşmiş olacak ki şu sıralarda enflasyon değerlerinin açıklandığı günü genellikle unutuyorum. Enflasyona ilişkin son açıklamanın yapıldığı günün sabahı, öğleden sonraki bir televizyon programına davet edildim. Biraz hık mık ettikten sonra, bizim kasabın "Sizi uzun zamandır ekranlarda görmüyoruz hocam" lafını hatırladım. İthal et falan tartışılıyor, sayın YÖK Başkanımızın ABD ve İsrail'in domateslerimizin içine koyabilecekleri garip nesnelerle biz Türkiye'de yaşayanları 'iyi edebilecekleri' uyarısını yaptığı televizyon konuşması gözümün önüne geldi. Domates için mümkün olan, ithal et için neden olmasındı?
O zaman program davetini kabul etmek gerekirdi. Gerçi bir süredir bizim kasabın "Avro-dolar kuru ne olacak?" ya da "Bakır fiyatları nereye gidecek?" sorularını ortaya attıktan sonra, "Hiç bilmiyorum, ama bak potansiyel büyüme hızımız daha önemli, hem işsizlik..." şeklindeki mutat yanıtımı beklemeden ayrıntılı bir analize girdiğinin farkındayım. Ama olsun, birkaç kez ekranda görünürsem belki 'bir bilen' payesine yeniden ulaşırım, bundan sonraki karşılaşmamızda bana biraz daha fazla söz düşer, böylelikle de yukarıda değindiğim risk ortadan kalkar diye düşündüm.
Sabah sabah ekonomi kanallarını açtım. Enflasyon açıklanmış. Hayda! Durup dururken 'ödevini yapmamış sorumlu bir öğrenci stresi' bastı beni. İşin yoksa git şimdi enflasyon rakamlarının ayrıntılarına bak. İşim vardı üstelik; söz verdiğim tarihte yazdığım kitabı baskıya yetiştirmem gerekiyor, ama ben çok meraklı olmasam da evde çocuklar yiyor; et-ABD-İsrail tehlikesi, kalkıp rakamlara bakmak zorunda kaldım.
Bir dakika ya sürdü, ya sürmedi, pes ettim. Aman artık balık mevsimi açıldı; kırmızı et yenmese de olur" biçiminde işi rasyonalize ederek, daha fazla sıkıntıya katlanmamaya karar verdim. Değişen bir şey yoktu çünkü. Neredeyse beş yıldır aynı şey oluyordu: Tüketici enflasyonu artmıştı, ama temel enflasyon göstergeleri iyiydi.
Ben de kısa süreliğine de olsa yaşadığım ıstırabı yazıya dökerek, sizlerle paylaşayım dedim. "Bu ıstıraptan bize ne?" diyenler elbette olacaktır. Onlar için de bir grafiğim var. 2006'nın başından bu yana tüketici enflasyonu ile (I endeksi ile ölçülen) temel enflasyon arasında oluşan farkı gösteriyor.
Tüketici enflasyonu hep temel enflasyonun üzerinde kalmış. Son zamanlarda aradaki fark çok açılmış. Bu nasıl temel enflasyon ki, herkesi ilgilendiren tüketici enflasyonu bir türlü ona yakınsamıyor? Küs müler, nedir?
Grafik: Tüketici enflasyonu temel enflasyon göstergesinden ne kadar yüksek? (Ocak 2006 Eylül 2010, yüzde puan)
Bu köşe yazısı 07.10.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
15/01/2025
Burcu Aydın, Dr.
11/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
10/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
08/01/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
07/01/2025