Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Reform yapmak neden zor?

    Fatih Özatay, Dr.27 Temmuz 2008 - Okunma Sayısı: 1080

     

    Haziran ayının sonlarına doğru büyüme üzerine üst üste birkaç yazı yer almıştı bu köşede. Sonra, yine faiz, kredi, para politikası gibi konular ağır bastı. Anlayacağınız 'suç mahalline' geri dönüş yaptım. O bölgeden bir nebze olsun uzaklaşmaya çalışayım bu pazar günü.Çok büyük gelir farklılıkları var ülkeler arasında. Bunlar üç ayrı boyutta inceleniyor. İlk olarak verimlilik, teknoloji, sermaye birikimi, işgücünün boyutu ve niteliği araştırılıyor. Gelir farklılıklarının bunların hangilerinden kaynaklandığı belirlenmek isteniyor.
    İki çalışmadan söz etmiştim: Şeref Saygılı ve Cengiz Cihan'ın "Türkiye Ekonomisi'nin Büyüme Dinamikleri" adlı çalışması ile Sumru Altuğ, Alpay Filiztekin ve Şevket Pamuk tarafından kaleme alınan "Türkiye İçin Uzun Dönemli Ekonomik Büyümenin Kaynakları, 1880-2005" çalışması.Şu ana kadar gerçekleştirdiğimiz ve pek de arzu ettiğimiz kadar yüksek olmayan büyüme hızının büyük ölçüde yatırımlar yoluyla (sermaye birikimi) sağlandığını belirtiyorlardı. Ancak sermaye birikim hızımız düşük bir düzeydeydi. Yani, bugüne kadar sağladığımız büyümenin arkasındaki temel unsur da aslında yeterli bir düzeyde değildi. Şüphesiz düşük sermaye birikim hızımız yetersiz tasarruf oranımız ile bağlantılı.Bir ülkenin uzun dönemde fert başına milli gelir düzeyini ve sürdürülebilir büyüme hızını artıracak esas unsur teknolojik gelişme hızı. Yapılan çalışmalar Türkiye'de bu hızın çok düşük bir düzeyde olduğu gerçeğini açık biçimde gösteriyorlar. Ek olarak krize kadar olan dönemdeki makroekonomik politikalarımız da büyüme dostu değildi.Gelir farklılıklarına açıklama getirmeyi amaçlayan ilginç bir çalışma da R. Rajan tarafından kaleme alınmış ve gelişmekte olan ülkelerde reform yapmanın neden çok zor olduğu sorusuyla işe başlıyor.  Politik iktisat çerçevesine oturtuyor araştırmayı. Künyesi şöyle: "Competetive rent preservation, reform paralysis, and the persistence of under development.", NBER çalışma tebliği 12093, 2006, http://www.nber.org/papers/w12093.Gelir farklıklarını demokrasi dışında kalarak kolayca açıklamak mümkün olabilirdi. Şöyle: "Seçkin sınıf baskıcı politik kurumları kendi çıkarlarına halel getirmeyecek şekilde kullanıyor. Böylelikle nüfusun geriye kalanının lehine olmayan politikaların uygulanmasını sağlıyor." Sözünü ettiğim çalışma bu yola sapmıyor, basit bir nedenle; politik kurumlar değişiyor. Seçkinlerin bu kurumları bu yönde kullanmaları giderek zorlaşıyor. Buna karşın, kurumların giderek demokratikleştikleri ülkelerde bile, mesela Hindistan'da, reform yapmak çok sayıda engelle karşılaşabiliyor. O zaman yanıtı başka yerde aramak gerekiyor.Reform yapmanın neden zor olduğu sorusuna bir başka biçimde de yanıt verilebilir: Geri kalmışlığın ortadan nasıl kaldırılacağını bilmiyoruzdur. Bu amaçla hangi ekonomi politikaları uygulayacağımız hakkında fikrimiz yoktur. Bu durumda, açıktır ki politik kurumlar seçkinlerin çıkarlarını kollayacak şekilde tasarlanmamış olsalar bile geri kalmışlık ortadan kalkmayacaktır.Ama gelir düzeyleri vaktiyle çok düşük düzeyde olup da şimdilerde gelişmiş ülkeler düzeyine çıkan (Japonya) ya da orta gelir düzeyinin üstlerine tırmanan ülkeler (Kore) var. Bunlar nasıl becerdiler? Diğerleri neden yapamıyor? Sadece şans unsuru mu ortadaki çarpıcı farklılığı yaratan? Başarılı olan ülkeler, tesadüfen mi başarılı oldular?Rajan'ın çalışması politik iktisat çerçevesinden bu sorulara ilginç yanıtlar veriyor. Katılır ya da katılmazsınız, ama kısaca göz atmaya değer. Bakalım bu ilginç çalışma neler söylemiş... Yarın devam edeceğim.

     

    Bu yazı 27.07.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır