Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Yine faiz politikası üzerine

    Fatih Özatay, Dr.23 Haziran 2008 - Okunma Sayısı: 1134

     

    Geçen hafta eğlenceli bir oyundan söz etmiştim. Nerdeyse hiç ara verilmeden hükümet üyeleri tarafından faiz politikası eleştiriliyor Merkez Bankası'nın. İşin eğlenceli tarafı şuydu: Kendilerine tabanlarından yönelen eleştirilerin hiç olmazsa bir kısmını Merkez Bankası'nı hedef göstererek savuşturmaya çalışırken ufak bir çam deviriyorlardı. Bu eleştirilerle aslında kendi hükümetlerinin uyguladığı ekonomik programın en önemli iki ayağından birisinden duydukları kızgınlığı dile getiriyorlardı.

    Yani, bir anlamda özeleştiri yapıyorlardı, ama onlar bunun farkında değillerdi. Farkında olarak yapılan özeleştiri çok erdemli bir şey. Oysa burada 'eğlenceli' bir hale dönüşüyor. Merkez Bankası açısından sevimsiz bir durum olsa da bu tür eleştiriler, yine 'eğlenceli' bir açıdan bakılabilir duruma: Bu eleştirilerle hükümet üyelerinin bir 'yan ürün' olarak Merkez Bankası'nın bağımsızlığını tescil ettikleri de söylenebilir.

    Yakından tanıdığım orta büyüklükte işletme sahibi iki sanayici arkadaşımı dinleyince bu tür eleştirilerin diğer yüzü hemen ortaya çıkıyor. Basbayağı tehlikeli bir yüz bu. Bu arkadaşlarım cidden Merkez Bankası'nı (faizleri yüksek tutması nedeniyle) suçluyorlar piyasadaki talep düşüklüğünün baş sorumlusu olarak. Gerçekten öyle mi? Şimdi Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadelede gösterdiği performansı bir tarafa bırakalım. Bazı olguları tekrar hatırlayalım.

    Birincisi şu: Eğer iddia edildiği gibi piyasadaki faiz düzeyinin tek belirleyicisi Merkez Bankası ise, dikkate almamız gereken bir gerçek var. Bu faizi enflasyon hedefiyle enflasyon tahminleri arasındaki farka bakarak belirliyor Merkez Bankası. Yani, enflasyon hedefi faizin asıl belirleyicisi oluyor.

    Buraya kadar tamamsa devam edelim. Hedefi kim saptıyor? Yasaya göre Merkez Bankası ile hükümet birlikte saptıyorlar. Son hedef değişikliği hükümetin rolünü açıkça ortaya koydu hedef saptanması işinde. Merkez Bankası "Biz hedefi değiştirmek istiyoruz, lütfen izin verin." mealinde bir mektup yolladı hükümete. Hükümet de "Olur." Dedi. Demek ki yüksek faizden şikâyet ediyorsak, dönüp ilk iş olarak hedefe ve de dolayısıyla hükümetin ekonomik programına bakacağız.

    Bu çerçevede Kemal Derviş'in hatırlattığı bir noktaya ben de değineyim. 2002 için IMF'nin koyma istediği enflasyon hedefi yüzde 20'ydi. Oysa 2001 sonunu yüzde 70'in üzerinde kapatmıştık. Bu durumda yüzde 20 hiç inanılır olmayacaktı. Kemal Derviş'in başkanlığında Hazine ve Merkez Bankası'ndan çok az sayıda yöneticinin katıldığı toplantıda bu konu ele alındı. Yüzde 35 gibi bir düzeyin 2002 hedefi olarak belirlenmesi için IMF'nin ikna edilmesinde anlaşıldı.

    İkincisi de şu: Peki, iddia edildiği gibi piyasadaki faizin tek belirleyicisi Merkez Bankası mı? Bu köşede eski yazılarımda öyle olmadığına dair sayısız örnek verdim. Özellikle de piyasada belirlenen faiz ile Merkez Bankası'nın belirlediği faizlerin nasıl ayrışabilecekleri üzerinde durdum. Bunlar bir tarafa, son gelişmelere bakın. Yılbaşından bu yana piyasada faizler yükseliyor. Allah aşkına, yılbaşından bu yana Merkez Bankası faiz mi artırdı? Aksine, yılın ilk iki ayında kendi faizlerini düşürmüyor muydu? Yenilerde faizleri artırmaya başlamadan önce zaten piyasa faizi yüzde 22'lere çıkmamış mıydı?

     

    Bu yazı 23.06.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır