Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Hedef değişikliği ve kredibilite

    Fatih Özatay, Dr.09 Haziran 2008 - Okunma Sayısı: 1049

     

    Enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde bir merkez bankası hedef değiştirmek gibi sevimsiz bir durumla karşı karşıya kalsaydı, bunu anlatabilmek için içinde bulunduğumuz koşullardan daha elverişli koşullar bulamazdı. Her türlü dışsal olumsuzluk mevcut: Enerji fiyatları yüksek, emtia fiyatları ve gıda fiyatları da öyle. Üstüne üstelik bir de uluslararası mali piyasalarda deprem var. Bu büyük bir belirsizlik yaratıyor. Her an kurda yeni bir sıçrama olabileceği gibi, her şeyin yolunda gider gibi olduğu haftalarda kur düşebilir de.

    Eğer böyle bir zamanda hedef değiştirilemezse hiçbir koşulda değiştirilemez. Şüphesiz koşulların elverişliliği, hedef değişikliğinin pürüzsüz olacağı anlamına gelmiyor. Aksine hedef değişikliğinin olumsuz yönleri de var. Bunların başında da olası bir kredibilite kaybı geliyor. Ama gerçekçi olmayan bir hedefte ısrar etmenin yarattığı kredibilite kaybı da var. Üstelik böyle bir ısrar enflasyon hedeflemesi rejiminin özüne de aykırı: Hedefiniz inandırıcılığını yitirdiği için bekleyişleri şekillendiremiyorsunuz.

    Kısacası hedef değişikliğini hem desteklemeye hem de karşı çıkmaya yönelik gerekçeler var. Ne yazık ki şu anda Türkiye'de hedef değişikliği sadece dış koşullardaki olumsuzluk altında ortaya çıkacak maliyetten daha fazla bir maliyetle gerçekleşiyor. Nedeni malum:
    Bizim içeride uyguladığımız (ya da bir türlü uygulamadığımız) ekonomi politikaları nedeniyle enflasyonla mücadele zorlaşıyor. İlk örnek şu: Enerji fiyat ayarlamalarının sürekli ertelenmesi sonucunda, gereken zammın giderek yükselmesi gibi. Bu durumda bir defalığına yapılacak zam oldukça yüklü bir miktar tutuyor ve durup dururken ekonomiye bir şok verilmiş olunuyor. Bu tür ayarlamaları yapmanın normal yolu zamanı geldikçe düşük miktarlar halinde yapmak. Bu da ikincisi: Prim affı gibi uygulamalarla istikrardan ödün verdiğimiz izlenimi yaratmamız.

    Böylelikle hedefi kendi başarısızlığımız sonucunda değiştirdiğimiz gibi bir kanı yaratıyoruz. Bu durumda para politikası açısından ek bir kredibilite kaybı daha ortaya çıkıyor. Oysa merkez bankalarının kredibilitelerinin azalmaması para politikasının başarısı açısından yaşamsal önemde. Nedeni açık: Uygulamalarına güvenmediğiniz bir kurumun açıkladığı hedeflere de inanmazsınız.

    Ama dikkat. Burada söz konusu olan bir merkez bankasının yöneticilerinin kişisel kredibilitesi değil. Para politikasının kredibilitesi. O para politikası ki kısa ve orta dönemde bir hükümetin en önemli iki makro ekonomi politikasından bir tanesi. Yani, yaygın deyimiyle 'kendi bacağına kurşun sıkmak' gibi bir şey bu türden bir kredibilite kaybına yol açmak.

    Hükümetlerin dikkate alması gereken dolayısıyla basit bir gerçek var: Para politikasının başarılı olması için inandırıcılık çok önemli. Hükümetlerin kendi ekonomi programlarının selameti açısından merkez bankalarının kredibilitelerine büyük önem vermeleri gerekiyor.

     

    Bu yazı 09.06.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır