TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Farkındayım; "Türkiye nasıl etkilenecek?" sorusunun yanıtına bir türlü gelemedim. Ama bakın, bu seferki dalgalanma çok farklı. 2002 ve 2006'da yaşananlara kıyasla hem dalgalanmanın niteliği farklı, hem de Türkiye'nin iç koşulları çok farklı. Bu fark iyice anlaşılmadan bizim nasıl etkileneceğimize dair bir analiz 'havada kalmaya' mahkûm.Üstelik ortadaki soru klasik anlamıyla bir resesyondan nasıl etkileneceğimiz sorusu da değil. Şu soyutlama sanıyorum yararlı olacak: Diyelim ki uluslararası mali piyasalarda bundan sonra hiç şok yaşanmayacak. Öyle değil ama öyle olduğunu kabul edelim. Dolayısıyla ortadaki tek tehlike ABD'nin resesyona girme tehlikesi olsun. Bu durumda Türkiye açısından karamsar olmaya gerek var mı?
Sorun resesyon değil
Yok! Yok çünkü; birincisi bu resesyonu önlemeye, ya da en azından etkisini azaltmaya yönelik önlemler ABD'de zaten alınıyor. Varsayımımız çerçevesinde yeni bir mali dalgalanma da olmayacaksa, zaman içinde ABD ekonomisinin kendisini toparlaması beklenir. İkincisi, ABD ekonomisinde gelir düzeyinin düşmesi ve ona bağlı olarak gelişmiş ülkelerin gelir düzeyindeki azalma bizim ihracatımızı sarsmaz. Zamana yayılmış bir olumsuz etki olabilir; ama bu da çok sorun yaratmaz.Üçüncüsü, diğer koşullar (hava koşulları, İran'a saldırı gibi) değişmediği sürece, dünya ekonomilerindeki bir yavaşlama, emtia fiyatlarında da düşme demek. Özellikle de enerji fiyatlarında. Bu bizim enflasyon ve cari açık için olumlu bir etki yaratır. Dördüncüsü, bizi asıl etkileyecek olan yabancı mali yatırımcıların risk alma iştahındaki değişiklik olur. Resesyon nedeniyle bu iştah azalırsa biz de bir miktar kur ve faiz yükselişleri görürüz, o kadar. Kaldı ki resesyonu önlemek için alınan önlemler risk alma iştahındaki azalmaya set çekebilir. Mali yatırımcılar ABD'de azalan kâr olanakları yerine bizim gibi ülkelerdeki kâr olanakları kullanmak isteyebilirler. Yani risk alma iştahı azalmayabilir de.Dolayısıyla, eğer ortadaki tek sorun klasik bir resesyon sorunu olsaydı, Türkiye'nin çok da olumsuz etkilenmeyeceğini söyleyebilirdik. Olacak olumsuzlukların da küçük boyutlu ve zamana yayılmış biçimde gerçekleşeceğini belirtebilecektik.Ama ne yazık ki öyle değil. Asıl sorun resesyon sorunu değil çünkü. Sorunun özü perşembe günkü yazımda belirttiğim sorun. Tam anlamıyla anlayamadığımız ve ölçemediğimiz derin bir mali sarsıntı yaşıyoruz. Ortada çok fazla belirsizlik var. Bakın geçen haftadan iki örnek:
İki örnek
Birincisi, Fed faizlerini çarpıcı biçimde hem de mutat toplantı tarihinden önce indirdi. "Yoksa mali sarsıntı tahminimizden (garip olacak ama; daha doğrusu tahmin edemediğimizden) daha da mı büyük?" korkusu kapladı etrafı. Haftanın ilk iki günü tüm piyasalar derinden sarsıldı.İkincisi de şu: Tahvil piyasasında sigorta (garantileme) işlevi gören kuruluşlar bu süreçte büyük bir sermaye erozyonuna uğradılar. Bu durumda kredi notlarının birkaç puan düşmesi gündeme geldi. Ama böyle bir değişiklik bunların garanti verdikleri menkul kıymetlerin de değerinin düşmesi demek. Bu kıymetleri ellerinde tutan bazı kurumların tutabilecekleri menkul kıymetlerin notlarının belli bir düzeyin altına inmesi mümkün değil. İnerse de satmak zorundalar. Herkes satarsa, yine panik çıkacak, çok düşük fiyatlarla bu kıymetler el değiştirecek, büyük zararlar yazılacak.İşin teknik ayrıntısı bir tarafa, analizimiz açısından önemli olan nokta şu: Bu tür sigorta kurumlarının sermayelerinin güçlendirilmesi yönünde çalışmalara başlandığı haberleri çıktı haftanın ikinci yarısında. Piyasalar yeniden toparlandı. Asya ve Avrupa piyasaları kapandıktan sonra, bu sefer cuma günü tersine haberler çıkınca ABD piyasası yeniden karamsarlaştı.
Bu sefer farklı
Tekrarlıyorum: Sorun, resesyon falan değil. Uluslararası mali piyasalarda her an yeni bir sarsıntı yaşanması olasılığı var. Çok temel problemlerle karşı karşıyayız. Analizi daha da çetrefilleştiren şu: Bu problemlerin üzerine gidiliyor. Bunun için dün sarsılan piyasalar, bugün toparlanıyor. Ertesi gün tekrar karamsarlaşabiliyor.Anlamı: Bu önlemler sayesinde diyelim ki bundan sonra yeni bir sarsıntı yaşanmayacak. Yaşansa bile hemen etkisi geçecek. Rahatlayabilir miyiz? Hayır! Hayır çünkü bu sarsıntı olasılığının hep başımızın üzerinde asılı bir kılıç olması esas problem. Büyüme hızımızı olumsuz etkileyecek bu. Bu ortamda kimse uzun vadeli plan yapmaz çünkü. İşin ilginci, kılıç düşmez ise enflasyon olumlu yönde etkilenecek, kılıç düşerse enflasyon yükselecek. Çok ilginç ve heyecanlı sorunlarla ve analiz biçimleriyle karşı karşıyayız.Peki eskisinden neden farklı? 2004 Mayısı'nda yine piyasalar derinden sarsılmıştı: Yükselen enflasyon tehlikesine karşı Fed'in beklenenden önce ve daha fazla miktarda bir faiz artırımına gideceği şüphesine kapıldı piyasalar. Yani, mali piyasalarda temel bir problem falan yoktu. Devresel bir harekete Fed'in verebileceği tepkiden korkulmuştu. 2006 Mayısı'nda ise biraz daha mali piyasalardaki sorunlarla ilgiliydi yaşanan sarsıntı. Varlık fiyatlarındaki köpük patlayacak mıydı? Çin büyümesini sürdürebilecek miydi? ABD ikiz açığına devam edebilecek miydi? Ama yine mali piyasalarda temel sorunlardan kaynaklanan bir sarsıntı söz konusu değildi.Bu sefer farklı. Ortada sistemik bir risk var. Gerçekleşir ya da gerçekleşmez. Ama sorun tüm sistemle ilgili. "2004 ve 2006'da nasıl etkilenmediysek şimdi de etkilenmeyiz" diyemeyiz. Dememeliyiz. Kaldı ki Türkiye'deki koşullar da o zamankilerden farklı. Daha olumsuz.Çok uzadı. Yarın devam edeceğim
Bu yazı 27.01.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
30/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
29/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024