Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Reel faizi düşüremeyen sonucuna katlanır

    Fatih Özatay, Dr.17 Aralık 2007 - Okunma Sayısı: 1137

     

    Ocak 1996'da TÜSİAD raporu olarak yayımlanmıştı: 'Şirketler kesiminin finansman sorunları ve alternatif finansman kaynakları' (TÜSİAD-T/96-1/192). Çalışmanın ana tezlerinden bir tanesi şuydu: "Şirketler kesiminin finansman imkânları ve finansman deseni üzerinde durmayan bir iktisadi politika önerisi, sürdürülebilir bir büyüme sürecini yakalayabilmekte zorlanır."Raporu, Emin Öztürk ve Güven Sak ile birlikte yazmıştık. Ne yazık ki sevgili Emin'i cumartesi günü genç bir yaşta kaybettik. Emin ile birlikte 1980'lerin sonları ile 1995'in başı arasındaki dönemde Merkez Bankası Araştırma Bölümü'nde çalıştık. Bıkmadan önemli sorular soran, yanıtlarını arayan, yaygın hurafeleri sürekli sorgulayan, ilginç çözümlemeler yapan çok iyi bir ekonomistti. 'Malum' bir nedenle 1995 başında arkamıza bakmadan Merkez Bankası'ndan ayrıldığımızda Emin'in yolu İstanbul'a düştü, benimki de üniversiteye. Allah rahmet eylesin.O raporda şirketler kesiminin dış finansman olanaklarından giderek daha fazla yararlanabilmesinin önkoşulu olarak kalıcı makroekonomik istikrarın sağlanması gerektiği üzerinde durmuştuk öncelikle. Ele aldığımız dönemdeki istikrarsız yapının hem banka bilançolarını hem de şirketler kesiminin bilanço yapısını nasıl olumsuz etkilediğini tartışmıştık daha sonra. Rapor, şirketler kesiminin finansman olanaklarının geliştirilmesi için uygulanabilecek alternatif iktisat politikalarının değerlendirilmesi ile bitiyordu.10 yıl sonra yine önemini koruyor bu konu. Merkez Bankası web sitesinde, 'araştırmalar' başlığı altında 2006'nın sonunda yayımlanan bir çalışma var. Cafer Kaplan, Dr. Erdal Özmen ve Dr. Cihan Yalçın tarafından kaleme alınmış. Erdal, ODTÜ ekonomi bölümünde profesör. Diğer yazarlar Merkez Bankası Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü'nde çalışıyorlar. Çalışma mali olmayan şirketlerin mali varlık tutmalarının nedenlerini ve sonuçlarını araştırıyor (TCMB çalışma tebliği No: 06/06, İngilizce).Merkez Bankası'nın şirketler kesimine ait zengin veri tabanını kullanıyorlar. Çalışma 1990-2004 arasını kapsıyor. Her yıl için 10 binin üzerinde firmaya ait bilanço bilgileri var o veri tabanında. Bazı ayıklamalardan sonra yıl başına yaklaşık 5 bin firmalık bir gözlem büyüklüğü ile çalışıyorlar. İlginç bulgulara ulaşıyorlar. Bu bulgulardan sadece bir kısmını, yazının başında değindiğim çalışmanın üzerinde durduğu çerçevede özetleyeyim:Makroekonomik istikrarsızlık döneminde artan belirsizliğe ve risklere karşı firmalar mali varlık tutma yoluna gidiyorlar. Bu mali varlıkların vadesi çok kısa ve reel getirileri de yüksek olduğu için, böylelikle likit de kalmış oluyorlar. Yazarların incelediği dönemde bu işlevi genellikle Hazine'nin tahvil ve bonoları yerine getiriyor.Son derece ikna edici biçimde gösteriyorlar ki, ekonomide güven azalınca şirketlerin tuttukları mali varlık miktarı artıyor. Keza, reel faizlerin artması yine aynı sonuca yol açıyor. Önemli bir bulgu da şu: Şirketler kesiminin yatırımları üzerindeki olumsuz etkisi çok kuvvetli kamu kesiminin borçlanma gereğinin artmasının.Hem sözünü ettiğim çalışmada belirtildiği gibi, hem de bu köşede çeşitli defalar değindiğim gibi makroekonomik istikrar ile ekonomiye duyulan güven arasında aynı yönde ve kuvvetli bir ilişki var. Makroekonomik istikrarın sağlanması yatırımcı ve tüketici güvenini artırırken, reel faizleri ve kamunun borçlanma gereğini düşürüyor. Dolayısıyla, şirketler kesiminin daha fazla yatırım yapması ve büyümesi için makroekonomik istikrar olmazsa olmaz koşul. Türkiye'nin ekonomik büyüme hızının artması için de.

    Bu köşe yazısı 17.12.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır