TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Kriz sonrasındaki ekonomik programın temel amaçlarından birisi de bankacılık sektörünü sağlığına kavuşturmaktı. Bu, bir yandan, bankaların sermaye yapısının güçlendirilmesi, geri dönmeyen kredi sorunlarının çözülmesi, daha iyi gözetim ve denetim sayesinde olacaktı. Diğer yandan da uzun yıllar sürdürülecek olan mali disiplin, kamunun borçlanma gereksinimini giderek azaltacaktı. Böylelikle, bankalar topladıkları paraların daha çoğu ile hane halkına kredi arz etme potansiyeline sahip olacaklardı.
Şüphesiz, sadece bankaların kredi arz edebilir hale gelmeleri yeterli değildi, talep de olması gerekirdi. Bu da yine makroekonomik disiplin ve yapısal reformlar sayesinde oluşacaktı. Önce, ekonomik birimler krizin geride kaldığına inanacaklar ve işlerini kaybetme korkusundan uzaklaşacaklar, sonra da tüketimlerini artıracaklardı. Artan talep firmaların yatırım yapma iştahlarını da yükseltecekti. Böylelikle kredi talebi de artacaktı.
Gerçekten de son yıllarda bankaların açtığı kredi miktarında önemli artışlar gerçekleşti. Tablo 1'de bu gelişmeye ilişkin iki gösterge var. Birinci sütunda hane halkına açılan kredilerin özel kesim tüketim harcamalarına oranı veriliyor. İkinci sütunda ise bu kredilerin yıllık artışları yer alıyor. Bu artışların reel düzeyi hakkında fikir verebilmek için, üçüncü sütunda bir de yıllık tüketici enflasyon oranları veriliyor.
Tablo 1: Hane halkına açılan kredilere ilişkin göstergeler
Hem hane halkına açılan kredilerdeki (tüketici+kredi kartı+diğer) artış oranı enflasyonun kat ve kat üstünde gerçekleşmiş, hem de özel kesim harcamalarının bu krediler ile finanse edilen kısmı sürekli artmış. Şüphesiz bu dönemde ortalama büyüme hızımızın yüzde 7'nin üzerinde gerçekleşmesinin temel nedenlerinden birisi de kredi arzındaki bu artış.
Makro disiplin olmadan böyle bir gelişmeyi hayal bile etmek mümkün değildi. Ama bir de şu gerçek var: Makro istikrarın yarattığı kredi genişlemesi, makro istikrar açısından tehdit edici bir de boyuta sahip. Hızlı büyüme hızla artan ara malı ithalatı demek. Aynı zamanda, hane halkına açılan kredilerin özellikle dayanıklı tüketim mallarına olan talebi patlattığı dikkate alınmalı. Yani, ara malları ithalatının yanında tüketim malları ithalatını da yükseltiyor. Cari işlemler açığının bozulmasında bu faktörün rolünü unutmamak gerekiyor.
Bu açıdan bakılınca, son zamanlarda cari işlemler hesabındaki göreli düzelmenin arkasındaki nedenlerden birisi de ortaya çıkıyor: Geride bıraktığımız yılın mayıs ayında piyasalarda yaşanan önemli miktardaki çalkantı ve sonucunda gelen faiz yükselmesi, kredi genişlemesini büyük ölçüde yavaşlattı. Bu yıl reel kredi genişlemesinin yok sayılacak bir düzeye indiğini görüyoruz (Tablo 2).
Bunca gelişmeye karşın, şüphesiz, toplam kredilerin milli gelire oranı hâlâ düşük bir düzeyde. Ama bir düzeyden ötekine nasıl ulaşıldığı da çok önemli. 'Aşırı' hıza dikkat!
Tablo 2: Yılın başından itibaren birikimli kredi artışı ve enflasyon (%)
Bu köşe yazısı 21.06.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024