TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Aynı bizim buralarda olduğu gibi Rusya'da da şehiriçi ulaşımda kullanılan otobüslerin üzerine kocaman reklam panoları yerleştiriliyor. Eski Leningrad şimdilerin Saint Petersburg kenti sakinleri de otobüs üzeri reklam resimlerine alışkın. Ama herhalde kimse üzerinde Joseph Stalin resmi olanını görmemişti. Buyurun bakalım şimdi gördüler. İlk kez Mayıs 2010'da gördüler. Gerçi ilk günün akşamı biri ya da birileri Stalin'in resmini beyaza boyayıp kapattı ama ertesi gün 187 numaralı otobüs yine üzerinde Joseph Stalin reklamı ile seferdeydi. Ben işte ondan sonra merak ettim. Bu bazı yerlerde mi böyleydi? Yoksa çok daha genel bir eğilim mi söz konusuydu? Ortadaki veriler pek garipti: Yalnızca Saint Petersburg'ta değil, Moskova'da da. Yalnızca Rusya'da değil, Ukrayna'da, Yakutistan'da da. Yalnızca eski Sovyet coğrafyasında değil, ABD'nin Virginia eyaletinin Bedford kentinde de Stalin revaçtaydı. Ne olmuştu? Heykeli dikilecek adamlar listesinde sıra Stalin'e nasıl gelmişti? Kim bu heykelleri dikiyor, resimleri yerleştiriyordu? Ben merak ettim. Bakın neler çıktı? Benim gibi "bu memleketin acayip gündeminden sıkıldım" diyenleri ufak gezimize bekleriz, efendim. Buyurun bakalım. Baştan başlayalım. İlk soru şu olsun: Neden mayıs ayında bir Stalinmania yaşandı? Gayet basit bir nedenle: İkinci Dünya Savaşı'nın bitiş günü olan 9 Mayıs Rusya'da 'Zafer Günü' olarak kutlanıyor. Hatırladınız mı? Bu kez ilk kez NATO kuvvetleri de Kızıl Meydan'daki kutlamalara katılmıştı. Etrafta yine Stalin posterleri vardı. Sovyetler Birliği dağıldı, yerini Rusya Cumhuriyeti ile bir dizi devlete bıraktı. Ancak Rusya, Sovyetlerin bayramlarını olduğu gibi devam ettiriyor. Sovyetlerin Zafer Günü oldu, Rusya'nın Zafer Günü. Hayat işte böyle. Kopuşla birlikte öyle her şey kopmuyor, gelenekler devam ediyor. Ama sanki bu bayramda daha yoğun bir Stalin coşkusu var gibiydi. Peki, nereden geliyor bu Stalin coşkusu? İlk olarak baktığınız da elbette Komünist Partisi'nden geliyor. Bütün bu Stalin posterleri ve de büstleri ve de heykelleri hep Komünist Partisi kaynaklı. Şimdi diyeceksiniz ki, "hah tamam işte, ortada bir bozukluk olduğu zaten belliydi." Demeyin. Devamını da dinleyin. Bakın anketler de öyle demiyor: Anketlere göre, 2006'da Rusya'da halkın yüzde 47'si Stalin'i Rus tarihinin olumlu bir şahsiyeti olarak görüyor. Ama sene 2009'ken aynı vakfın yaptığı anketlerde Stalin'i Rus tarihinin tonton bir şahsiyeti olarak görenlerin oranı yüzde 61'e yükseliyor. Ortada bir gariplik var gibi değil mi? Bu öncelikle bizim bildiğimiz Joseph Stalin. Hani şu eli kanlı bir zalim olarak bildiğimiz, şimdilerde ismi lazım değil bazı ülkelerde hâlâ revaçta olan "usulen yargılama"nın mucidi olan Stalin değil mi? Hani o "canım işçi devletinde, zaten iktidardayken, muhalefet edenin, olsa olsa deli olması lazım" diye muhalifleri akıl hastanesine gönderen Stalin değil mi? Ama o aynı zamanda büyük savaşın en birinci generali Rus halkının gözünde. 187 numaralı otobüsün fikir babası da internet blogları. Bu internet her yerde pek çok işin başladığı yer oluyor bugünlerde. Blog yazarı, Victor Loginov'un ortaya attığı bu fikir tutmuş ve sonunda açılan kampanya ile para toplanmaya başlanmış ve 187 numaralı otobüs iki haftalığına Nevski Bulvarı'ndan geçmeye başlamış. Üzerinde kocaman bir Stalin resmi ve Stalin'in 1945 yılında söylediği bir söz var: "Kadehimi Sovyet halkımızın ve özellikle Rus halkının sağlığı için kaldırıyorum." Bekleyin bunlar yakında bu sözün ve Stalin resimlerinin kullanıldığı votka reklamı da yaparlar. Che Guevera'yı disko parçası yaptıktan sonra, Stalin neden reklam figürü olmasın. Lafta güzel. İçinde Rus milliyetçiliğini de barındırıyor. Mümkün yani. Ben Stalin'in otobüs üstü lafını doğrusu ya bilmiyorum. Doğrusu ya bir şeye de benzemiyor. Nerede etmiştir? Ortam nasıldır? Ne düşünüyordur? Bilmiyorum. Ama bakın, ben, bugünlerde, Stalin deyince, hep o "(parti) kadrolar(ı) zenginliğimizdir." sözünü hatırlıyorum. 1937 Kasımı'nda Bulgar Komünist Partisi'nden Georgi Dimitrov, bir akşam yemeğinde, ayağa kalkıp, "Uluslararası işçi sınıfının Stalin gibi bir lidere sahip olduğu için ne kadar şanslı olduğu"nu söyleyince, Stalin "Onunla aynı fikirde değilim" diyor. "O kendisini Marksist olmayan bir biçimde ifade etti... Belirleyici olan orta düzey kadrolardır" der. Aslında ne demek istemektedir? Gayet basit bir konuyu ifade etmeye çalışmaktadır Stalin aslında. Nasıl iktidara geldiğini galiba hiç unutmamaktadır. Lenin'den sonra partinin iplerini nasıl eline geçirdiğini hiç aklından çıkarmamaktadır: "Neden Troçki'ye ve diğerlerine üstün geldik? Lenin'den sonra ülkemizde en ünlü şahsiyetin Troçki olduğu iyi biliniyordu. ...ancak biz orta düzey kadroların desteğine sahibiz ve onlar bizim durumu nasıl kavradığımızı kitlelere anlattılar... Troçki bu kadrolara hiç önem atfetmedi." İşte ben Stalin deyince, tam da bunları hatırlıyorum. Adı bilinmeyen bir genel sekreter, parti içinde bir dizi orta düzey kadronun kariyer patikasını belirliyor. "acaba ben ne olurum?" diye merak edenlerin yüreğine su serpiyor ve iktidarını pekiştiriyor. 1922'de Lenin kendisini güçsüz bırakan felçten sonra, Stalin'den kendisini zehirlemesini istiyor ama daha yeterince parti bürokratının kariyer patikası kontrol altında olmadığı için olacak, Stalin olmaz diyor. Hayat işte böyledir. Peki, Stalin'e bu artan ilginin kaynağında ne yatıyor? Galiba post komünist ülkelerin içinde yaşadıkları ortamın bu süreçte bir rolü var. Duvar 1989'da yıkıldığından beri, duvarın öte tarafında ilginç gelişmeler yaşanıyor. Slavoj Zizek, "Zamanların sonunda yaşamak" (Living in the end of times) kitabında post komünist ülkelerde duvarın yıkılmasından sonra üç tür tepki olduğunu anlatıyor: Bunlardan ilki komünizm dönemine duyulan nostalji. İkincisi, sağcı milliyetçi popülizm. Üçüncüsü ise komünizm korkusu. Hepsinin ortak özelliği "yahu, biz özgür olduk ama hayat neden bayram olmuyor" şaşkınlığı galiba. Şimdi bu artan Stalinmania, komünizmin yükselişi midir? Eğer komünizm demek, yalnızca sosyal sigorta ve geleceğinden emin olmak ise öyle olabilir. At izi it izine karışıyor. Dünya ilginç bir dönemden geçiyor. Mao Zedong ne diyordu? "Gökyüzünün altında büyük bir altüst oluş yaşanıyor, vaziyet harika." (There is great disorder under heaven, the situation is excellent.) Sizi bilmem ama ben bu durumdan pek hoşlanmıyorum.
Bu yazı 12.06.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.