TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Günün sorusu tam da budur. 2008 küresel krizini fırsata çevirmenin anahtarı da burada yatmaktadır. Nasdaq'a kote İsrailli teknoloji firmalarının sayısı yüzün üstündedir. Avrupa, Hindistan ve Çin'den gelen teknoloji şirketlerinin toplamı da buna yaklaşmaktadır. Hindistan son dönemde atak yapan ülkelerden bir tanesidir. Türkiye bu alanda halen nal toplamaktadır. Soru şudur: "Türkiye, acaba nasıl ABD'deki Nasdaq hisse senedi işlem sistemine kote edilmiş teknoloji şirketlerine sahip olabilir?" Gayet basit: Girişimcilerimiz karşılarında bir "girişimci devlet" (entrepreneurial government) buldukları zaman. Yapılan çalışmalar, İsrail ve Hindistan'ın atağa kalkmış olmasını tam da bu girişimci devlet meselesine bağlamaktadırlar. Peki, gün neden bugündür? Ortadaki fırsat nerededir? Geleceğiz. Müsaadenizle bugün şu Nasdaq meselesine bir bakalım. Türkiye'nin yeni küresel rekabet ortamında "ucuz emeğe dayalı bir rekabet stratejisi" ile hiçbir şansı yoktur. Ortadaki yüz milyonlarca Çinli buna şahittir. Türkiye'nin büyüme stratejisini belirlerken bu hususu dikkate almasında fayda vardır. İşte Nasdaq bu çerçevede önemlidir. İsterseniz tanımla başlayalım: Nasdaq (National Association of Dealers, Automated Quotation) bir hisse senedi işlem sistemidir. Türkçesi "Ulusal Hisse Senedi Komisyoncuları Birliği, Otomatik Kotasyon" sistemidir. Burada görece olarak daha yeni kurulmuş ve de çok da fazla işlem görmeyen hisse senetleri işlem görmektedir. Kendi hesabına da işlem yapan hisse senedi komisyoncuları, kendi aralarında işlem yaptıkları hisse senetlerine alım-satım kotasyonları ya da alım-satım fiyatları açıklamaktadırlar. Herkes karşı taraftakinin hangi sınırlar içinde işlem yapmak istediğini bilmektedir. Sonra birbirini arayarak, karşılıklı pazarlıkla işlem fiyatlarını belirlemektedirler. Nasdaq, işlem sisteminin yapısı itibariyle yeni kurulmuş teknoloji şirketleri için son derece uygun bir ikinci el piyasa ortamı temin etmiştir. Bu çerçevede, 1995-2000 yılları arasındaki "dot-com köpüğü" özellikle Nasdaq'tan kaynaklanmıştır. Hâlâ yeni teknolojileri gündeme getiren teknoloji şirketlerinden bahsetmekle akla hemen Nasdaq gelmektedir. İşimiz, Türkiye'de yeni teknoloji geliştiren, iş yaptıkları sektörde en uç noktalarda dolaşan teknoloji şirketlerini geliştirmekse, Nasdaq işlem sisteminden bahsetmek kaçınılmazdır. Yukarıdaki soru bu anlamda son derece manalıdır. Peki, bugün Türkiye'de sanayimizin teknolojik altyapısını yükseltmek için neden uygun bir gündür? İlk sorumuz isterseniz bu olsun. ABD'deki kriz, pek çok sektörü olumsuz etkilerken, teknoloji şirketlerinin girişimci sermayesi vasıtasıyla finansmanını da olumsuz etkilemiştir. Halbuki gerek Kaliforniya'da Silikon Vadisi'nde gerekse de ABD'nin diğer yerlerinde Türkiye kökenli girişimcilerin kurduğu, kurmakta olduğu pek çok şirket vardır. Krizle birlikte zayıflayan işte tam da bu tür şirketlerin finansman imkânlarıdır. ABD'nin küresel teknolojik önderliğini garantileyen temel faktörlerden bir tanesi tam da bu tür finansman mekanizmalarının en çok geliştiği ülke olmasıdır. 2008 küresel krizi, Türkiye benzeri ülkelere ABD'den teknolojik sınırları zorlayan girişimleri kendi ülkelerine çekebilmeleri için bir fırsat sunmaktadır. Türkiye ne yazık ki bu imkânı değerlendirebilecek sinir uçlarına sahip değildir. Benim içimi acıtan bu tür girişimcilerle giderek artan bir frekansla bu dönemde tanışmaya başlamış olmamdır. Girişimci gençtir. Bir fikri vardır. ABD'de yetişmiştir. Hatta uzunca bir süredir orada çalışmaktadır. Şimdi kendi alanındaki teknolojinin sınırlarında bir bilgi hazinesi olarak memlekete dönmek istemektedir. "Çünkü annesi Türkiye'dedir." Onun yanına, onun yemeklerine dönmek istemektedir. İsrail'de de yıllar önce tam da böyle olmuştur. Ama işe bakın ki, burada dönmek isteyen nitelikli girişimciyi desteklemeye hazır bir sistem yoktur. Dönmek isteyenin enerjisini kurutacak bir sistem ise vardır. İşte insanın içini acıtan tam da budur. Ne yoktur Türkiye'de? Türkiye'de girişimci hükümet yoktur. Girişimci hükümet, girişimciyi destekleyecek girişim sermayesi fonlarını (venture capital funds) oluşturmuş olan hükümettir. Girişimci devlet, projeler arasından seçim yapmaya cesareti olan ve de bunu neden yapmakta olduğunu izah edebilecek olan devlettir. Girişimci sermayesi sistemini kurmakta öncülük yapmaz, bu tür fonları kamu kaynakları ile de destekler. Bizim memlekette bunlardan bir tane kurmaya kalkarsanız olsa olsa başınız belaya girer. Bu mahkeme sisteminde, hâkim tutar "Hani nerede, burada kamu yararı" diye sorar. "Yahu, bak adam kâr ediyor. Bak şirketi Nasdaq'a kote oldu" dersiniz; "O, onun kişisel kârı, kamu yararı nerede" diye sorarlar. Alırsınız başınıza belayı. Siyasetçi için zaten, kamu yararı dediğiniz şey, bu aralar TOKİ ile belediye harcaması arasında bir yerdedir. Açarsanız konuyu, asla ilginç olmaz. Konu biter. Krizin nasıl fırsata dönüştürülebileceği meselesi bir türlü görünmez. Ne yapalım, bugün böyledir. Devlet kendisi girişimci olmadan, Türkiye'nin Nasdaq şirketleri olmaz. İsrail ve Hindistan deneyimleri böyle söylemektedir. Ben onların yalancısıyım.
Bu yazı 13.03.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.