TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Herkesin kendine göre bir derdi var. Ortada itişen tarafların, hele bir dinlerseniz, acayip iddiaları var. Sorarsanız hepsi de haklılar. Şehvetle anlatıyorlar kendilerinin uğradığı haksızlıkları. Halbuki ortada tam bir "Kavgada yumruk sayılmaz" atmosferi var. "Kavgada yumruk sayılmaz" atmosferinde her şey mubahtır. Marifet, memleketi öncelikle bu havaya sokmamaktır. Kurumlar arasında uyumdan mesul olanlar, taraf olunca, bu kavga kaçınılmaz. Biz bu havayı, 1980 öncesinde, bir kez solumuştuk. Hoş değildi. Ama yapacak bir şey yok. Madem atmosferi bir bütün olarak değiştirmek mümkün değil, gelin bugün önümüzdeki dönemde, iktisadi istikrar için yapılabilecek olanla ilgilenelim. Kurallı maliye politikası bahsi bugün artık dünden daha önemli hale geldi. Hem içerideki hem dışarıdaki hava, Türkiye'de, iktisadi istikrarın bir an önce sağlam bir kazığa bağlanmasının faydalı olacağına işaret ediyor. Ama uygulamayla ilgili bakıldığında rivayet muhtelif. Mali kural bahsinde önem taşıyan üç adet husus var. Bunlardan ilki, kuralın hangi parametre üzerine konacağı, nasıl tanımlanacağı ve de kuralın bir yıl için tutturulamaması durumunda hatanın nasıl telafi edileceği meselesi. Şimdiye kadar yapılan açıklamalar somut olarak kuralın nasıl tanımlanacağı, kamu açığının nasıl tarif edileceği, her bir idare için hedefler olup olmayacağı, idarelerde kural koordinasyonunun nasıl yapılacağı konusunda bir ipucu içermiyor. Dolayısıyla bugüne kadar anlatılanlar düzeyinde bakıldığında daha ortada somut bir proje varmış gibi görünmüyor. Böyle bakarsanız, bu pilav daha çok su kaldırır. Biz daha çok konuşuruz. Bu ilk noktadır. İkinci mesele, kurala uyulup uyulmadığının, yaratıcı muhasebe teknikleri kullanılıp kullanılmadığının somut bir biçimde izlenebilir olması. Burada da kamu hesaplarının giderek azalan şeffaflığından yalnızca şikâyet edebiliyoruz. Mesela çok eskilerde değil, daha Aralık 2009'da Sosyal Güvenlik Kurumu prim gelirlerinin nasıl olup da Kasım 2009'dan Aralık 2009'a yüzde 50 oranında artabildiğini ben anlayabilmiş değilim. Uzmanları da anlatabiliyor değillerdi evvelki gün. Halbuki o artış nedeniyle Aralık 2009'da SGK'ya bütçe transferleri azalıyordu. 2009 yılı bütçesinin şaşırtıcı derecede başarılı bir performans göstermesinin bir nedeni buydu. Kurallarda bir değişiklik yokken, prim gelirlerindeki sıçramayı ben hesaplara baktığımda anlayamıyorsam, kurala uyulup uyulmadığını da anlamakta zorlanacağım demektir. Ortada kamu hesaplarının şeffaflığı ile ilgili bir mesele vardır. Kamu hesaplarının saydamlığı hâlâ bir handikap olarak önümüzde duruyorsa o vakit, kurala uyulup uyulmadığını denetleyecek ve kamuyu kurala uyum konusunda bilgilendirecek bir mekanizmaya şiddetle ihtiyaç olacak demektir. TEPAV'da bizim bu konu ile ilgili görüşümüz Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bağımsız çalışacak bir izleme mekanizmasının ihdas edilmesiydi. Hâlâ geçerli olabilir. Neden olmasın? Aksi takdirde, biz, TEPAV Mali İzleme Raporları'nda anlamadığımız, kafamızı karıştıran gelişmelerle ilgili soru sormaya elbette devam edeceğiz. Ama kurallı maliye politikasına geçiş için hazırlılık bahsinde, ortada bir problem olduğu herhalde aşikâr. Bu da olsun ikinci noktamız. Gelelim üçüncü hadiseye.. Aslında böyle güle oynaya, "Aman bir kuralımız olsun. Hadi bakalım, nasıl olsun?" diye konuşa konuşa daha bir süre yola devam edebilirdik. Gerçi Sayın Başbakan Yardımcımız mayıs ayı filan diyor ama daha önce, hem o, hem Sayın Başbakanımız IMF konusunda neler demediler ki? Ne süreler vermediler mi? Verdiler. Dolayısıyla bu kez söylenenlere inanmak için ortada bir neden yok. Halbuki hem iç hem de dış konjonktür mali kural bahsinde bir yeni unsura daha işaret ediyor: Zamanlamaya. Öyle anlaşılıyor ki, bizim hemen, hiç vakit kaybetmeksizin bir mali kurala ihtiyacımız bulunuyor. Türbülansa ayakta yakalanmamakta fayda var. Bu da üçüncü noktamız. Hadi gelin itiraf edelim. Mali kural bahsinde son derece hazırlıksız duruyoruz. Hayır, vakit olsa, bol bol tartışalım. Bana kalırsa, şimdi oturup "Biz nasıl kural yapalım? Nasıl işletelim? Nasıl güvenilirlik sağlayalım?" diye hiç düşünmeyelim. Vakit yok. Memleket ekonomisini bir an önce sağlam kazığa bağlamakta sayısız fayda var. Biz en iyisi IMF ile anlaşıp bu işi uzatmadan bitirelim. Bakın yoksa bu kadar maraza çıkarmanın bir anlamı kalmayacak. Erken dahi gelse, seçime kadar bu iş gitmeyiverecek. Siyasetten gelen ekonomiden gidiverecek. Haydan gelen huya gidermiş misali. Kemerleri çabucak bağlayalım, lütfen. Türbülansa ayakta yakalanmayalım.
Bu yazı 25.02.2010 tarihinde Referans GAzetesi'nde yayınlanmıştır.